| O olduğu yerde gelişmekte. | TED | وهذا هو المكان الذي هو عليه ، انه نوع من التطور. |
| 4 diyorsa, bir satır veya sütun uzunluğu taşıyarak onu zaten üzerinde olduğu renkte tutabilirsiniz. | TED | إذا قال 4، يمكنك إبقائه على اللون الذي هو عليه بالفعل عن طريق تحريكه طول صف أو عمود. |
| Onu, olmak istediği ve neredeyse olduğu adam için seviyorum. | Open Subtitles | أحبه للرجل الذي يريد أن يكونه وأحبه للرجل الذي هو عليه |
| Çünkü bugün olduğu harika adama dönüşmesine yardım ettiler. | Open Subtitles | لأنهن ساعدن في جعله ذلك الرجل الرائع الذي هو عليه اليوم |
| Ya da birisini olduğu gibi sevmeyi kabullenmek. | Open Subtitles | أو تتقبل الشخص الذي تحبه بالشكل الذي هو عليه |
| Radyoyu olduğu gibi kabul etmek zorundasın. | Open Subtitles | سيتوجب عليكَ القبول بالمذياع . . على النحو الذي هو عليه |
| Eskiden olduğu çocuktan, şu an olduğu erkeğe dönüşmesine yardım ettin. | Open Subtitles | فلقد ساعدتيه لكي يتحول من فتى إلى الرجل الذي هو عليه الآن |
| Gezegenimizi, büyük değişimlerin milyonlarca yıl sürdüğü kendi zaman ölçütünde izleyebilseydik onu gerçekte olduğu gibi, dinamik bir organizma olarak algılayabilirdik. | Open Subtitles | إذا استطعنا مشاهدة كوكبنا بمقياس وقته, و الذي فيه التغيرات الكبرى تستغرق ملايين السنين لِتحدث سنراه كالكائن الحركي الذي هو عليه |
| O da eskiden aynı kulüpteydi ve o soyunma odasında öğrendiği şeylerin onu bugün olduğu adam yaptığını söyledi. | Open Subtitles | كان ملتحقا بنفس النادي و قال لي أن الأشياء التي تعلمها في غرفة خلع الملابس تلك جعلت منه الرجل الذي هو عليه اليوم |
| O soyunma odası babamı şimdi olduğu adam yapmış olabilir ama beni de şimdi olduğum kadın yaptı. | Open Subtitles | غرفة خلع الملابس تلك لعلّها جعلت من والدي الرجل الذي هو عليه و لكنها كذلك جعلت مني المرأة التي أنا عليها |
| Olmaz, tıpkı olduğu gibi kuduz bir köpek gibi sokaklarda ölmeyi hak ediyor! | Open Subtitles | لا , إنّه يستحقّ الموت في الشوارع كالكلبِ المسعور الذي هو عليه |
| O trajediyi atlatıp, şu anda olduğu adam olması için ihtiyacı olan tüm sevgiyi ve desteği verdik. | Open Subtitles | لقد أعطينه كل الحب والدعم الذي احتاجه ليتخطى تلك المأساة وليصير الرجل الذي هو عليه الآن |
| Onu olduğu kişi gibi yetiştirdiğin için. | Open Subtitles | على تربيته ليكون الرجل الذي هو عليه الآن |
| Ve onu bugün olduğu yere ben getirdim. | Open Subtitles | و ربيته ليصبح الرجل الذي هو عليه الآن |