| - Günler yerine saatler. - Şimdi saatler yerine dakikalarımız kaldı. | Open Subtitles | الساعات بدلاً من الأيام، و الآن لدينا الدقائق بدلاً من الساعات |
| Burada sadece biz varız ve tüm saatler 7:30'da durmuş. | Open Subtitles | احنا الناس الوحيدة اللى موجودة هنا وكل الساعات كمان واقفة |
| Ve yapacak işin olmayacak. Tek işin saatleri, günleri, yılları saymak olacak. | Open Subtitles | ولن يكون هناك أي عمل، لا شيء سوى عدّ الساعات والأيام والأعوام |
| Nakit ve saatleri istiyorum. Önünüzden geçen adama hepsini verin. | Open Subtitles | ،أريد النقود و الساعات إعطوها إلى الرجال الذين يمرون أمامكم |
| Sonra oturma odasındaki tüm saatlerin yanlış olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ولاحظت أن كل الساعات في غرفة الجلوس كانت كلها خاطئة |
| Bu yüzden önümüzdeki birkaç saati nasıl geçireceğine çok dikkat et. | Open Subtitles | .. اذا كوني حذرة جداً في طريقة اللعب الساعات القليلة القادمة |
| Maalesef İnternet böyle. (Kahkaha) Ama ilk saatlerde on bağlantının dokuzu depremle ilgiliydi. | TED | ولكن 9 من ال 10 في تلك الساعات وفي خلال نصف يوم مواقع التبرعات قد رفعت |
| Her an harekete hazır bir şekilde, sıkıcı saatler boyunca tetikte bekleyebilirler. | Open Subtitles | سيبقون متيقظين خلال الساعات الطويلة المملة من الانتظار مستعدون للانقضاض بأي لحظة |
| Belki geçen saatler öyle zordu ki onları unutmuş olabilirim. | Open Subtitles | لربما كانت الساعات التالية قاسية جدا و لذلك فقد نسيتها |
| Ben de onlara, DVD filmleri için yaptığım çeşitli açıklama bölümlerini içeren saatler dolusu ses kayıtlarımı gönderdim. | TED | لذا قمت بارسال العديد من الساعات لتسجيلات صوتي تتضمن العديد من ملفات التعليق التي قمت بها على افلام الديفي دي |
| İkisi de saatleri arıyorlar fakat farklı taraflar için çalışıyorlar. | Open Subtitles | ان الاثنان يبحثان عن الساعات لكنهم يعملون لصالح جهتين مختلفتين |
| Çalışma saatleri içinde beni görmeye gelin. Firmamız işinizi yapmaktan mutluluk duyar. | Open Subtitles | تعال لزيارتي في الساعات المكتبية فالشركة سيسعدها التعامل مع رجل أعمال مثلك |
| Yol işaretlerini, saatleri, gazeteleri filme alırsın. | TED | يمكنك تصوير علامات الطريق, وكذلك الساعات, وتصوير الصحف. |
| Taşıma ve katılımcıların toplanması ve toplanma yeri için izinler almak için harcadığım saatlerin sayısı. | TED | هذا عدد الساعات التي قضيتها في التخطيط والتنفيذ، من الحصول على التصاريح إلى جمع المشاركين وإيجاد أماكن. |
| Öyle mi? Tamam, toplum hizmet saati doldurmak için her zaman bizle gönüllü olarak çalışabilirsiniz. | TED | تحتاجون؟ يمكنكم أن تتطوعوا معنا حتى تحصلوا على الساعات. |
| Bu yüzden dikkatli olun şerrin ortaya çıktığı karanlık saatlerde çalılıktan uzak durun yoksa muhakkak Cehennem Köpeği ile Baskervilleler'in köpeği ile karşılaşırsınız. | Open Subtitles | إذن ، توخوا الحذر و احذروا المستنقع فى تلك الساعات المظلمة حين يسمو الشر و إلا ستقابلون كلاب الجحيم بالتأكيد |
| "Beraber geçirdiğimiz birkaç saatte, bir ömür sürmüş gibi birbirimizi sevdik." | Open Subtitles | في الساعات القليله التي قضيناها معاً كأننا أحببنا بعضنا طوال العمر |
| Eğer bir memeli iseniz, hayatınızdaki en tehlikeli zaman doğduktan sonraki ilk birkaç saattir. | TED | إذا كنت من الثدييات، الوقت الأكثر خطورة في حياتك هي الساعات القليلة الأولى بعد الولادة. |
| Ses için kullanılacak çeşitli tonlamaları uzun saatlerce kaydettiğini söyledi. | TED | وقال انه سجل العديد من الساعات بمختلف الهيئات لكي يتم استخدامها في الصوت |
| Tanrım, Mary Virginia, Tessa'nın çalışma saatlerini abarttığını düşünüyordum ama belli ki abartmıyormuş. | Open Subtitles | غير معقول، ماري فرجينيا، الساعات التي تغيبين فيها كنت أظن أنّ تيسا تبالغ، |
| Kevin, sanıyorum ki son 24 saat içinde, bir matematik üstadı olmuşsundur. | Open Subtitles | أفترض، كيفين، الذي في الساعات الـ24 الأخيرة، أنت أصبحت تماما ساحر الرياضيات. |
| Son 24 saate bu odaya kim girip çıkmış bir fikriniz var mı? | Open Subtitles | أيّ فكرة عمّن دخل وخرج من هذه الغرفة في الساعات الـ 24 الماضية؟ |
| Ama izlenmesi gereken binlerce saatlik kamera kaydı vardır orada. | Open Subtitles | لكن من الأكيد أنه كان هناك آلاف الساعات من التصوير. |
| Sabahın erken saatlerinde, Rus ordusu içeri girdi ve şaşırtıcı olarak az bir direnişle karşılaştı. | Open Subtitles | في الساعات الاولى من صباح هذا اليوم تحركت القوات الروسية للهجوم و قابلت مقاومة صغيرة |
| Geçtiğimiz dört buçuk saatin senin için anlamı yok muydu? | Open Subtitles | هل الساعات الأربع والنصف الماضية لا تعني شيئا بالنسبة لك؟ |
| Bunların ne için olduğunu hiç bilmezdi her gece orada oturur, kamburunu çıkartıp saatlere bakar gözlerini şaşı yapana kadar bakardı, peki ne için? | Open Subtitles | لم يعرف قيمتها أبداً جالساً هناك كل ليلة يعمل على تصليح الساعات يحدق نظرة الضعيف , ولماذا ؟ |