| Ben de Richard'a söyledim, bu yüzden o kendisi buraya geldi. | Open Subtitles | أبلغت ريتشارد, وهذا هو السبب في انه جاء الى. هنا شخصيا. |
| Demek o yüzden etrafında köpek yavrusu gibi zıplayıp duruyor. | Open Subtitles | لهذا هو السبب في انه يتراقص من حوله وكأنه جرو. |
| O yüzden şu anda parmaklıklar arkasında. | Open Subtitles | هذا هو السبب في انه وراء القضبان ونحن نتكلم. |
| Peterson gerçeği keşfetmişti. Bu yüzden kendini öldürdü. | Open Subtitles | أكتشف بيترسون الحقيقة وهذا هو السبب في انه قتل نفسه |
| - Göğsündeki ağrının ve merdivenleri çıkarken Everest'e tırmanıyormuş gibi hissetmesinin sebebi bu. | Open Subtitles | حسنا، وهذا هو السبب في انه يعاني من الآم في الصدر ولهذا فان تسلق السلالم تشعرك كأنها جبل ايفرست |
| Askeri istihbarattaydı, o yüzden Rusça eğitimi aldı. | Open Subtitles | كان في الاستخبارات العسكرية هذا هو السبب في انه تلقى تدريبا علي الروسية |
| Ama bu yüzden bu kadar iyi bir başkandı. | Open Subtitles | لكن هذا هو السبب في انه كان مثل هذا الرئيس جيد. |
| İşte bu yüzden burdan asla canlı çıkamayacak. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في انه لن يغادر هنا على قيد الحياة. |
| İşte bu yüzden burdan asla canlı çıkamayacak. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في انه لن يغادر هنا على قيد الحياة. |
| O yüzden evde kalıp çocuğuma bakmalıyım çünkü ben iyi bir babayım. | Open Subtitles | هذا هو السبب في انه يجب ان ابقى في البيت واعتني بطفلتي لإنني اب طيب |
| Bu yüzden profesyonel hırsız olduğunu düşünmüş. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في انه يعتقد انه كان الموالية. |
| Bu yüzden farklı bir kıyafet giyemedim. | Open Subtitles | هذا هو السبب في انه عمل من الصعب في هذه المهمة؛ |
| Lillian Stanwick'e o saldırdı ve bu yüzden de işe gelmiyor. | Open Subtitles | وهاجم stanwick ليليان، وهذا هو السبب في انه لا يحضرون للعمل. |
| Bu yüzden suratına buzlu içecek yedi. Bundan eminim. Peki. | Open Subtitles | هذا هو السبب في انه حصل على الوجه الذائب |
| Bu yüzden Pathan, Vishnu, Wardhan ve... ..Varghese ile görüştü. | Open Subtitles | هذا هو السبب في انه التقى .. .. مع باثان ، فيشنو ، وردان وفارغيز. |
| Yağmur yağıyordu, o yüzden arabama binip binmemek konusunda çok seçici davranmadı. | Open Subtitles | اتذكر انها كانت تمطر وذلك هو السبب في انه لم يكن حريصاً جدا عندما جعلني اوصله |
| Bacağı kırılmış. Şişmiş bileği görüyor musun? - Bu yüzden yerinden kıpırdamıyordu. | Open Subtitles | كانت رجله مكسورة هذا السبب في انه لا يريد التحرك. |
| Bacağı kırılmış. Şişmiş bileği görüyor musun? - Bu yüzden yerinden kıpırdamıyordu. | Open Subtitles | كانت رجله مكسورة هذا السبب في انه لا يريد التحرك. |
| Bu yüzden bizimle hiç konuşmamış. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في انه لا يرغب في الحديث معنا |
| Daima küçük bir kız olarak kalamazdı. Bu yüzden çekip gitti. | Open Subtitles | وقال انه لا يمكن أن تستمر في أن ينظم، هذا هو السبب في انه ذهب. |
| Garip davranmasının sebebi de bu olabilir. | Open Subtitles | ربما هذا هو السبب في انه كان يتصرف غريبة جدا. |