| Ama bunu yapabilmemin Tek yolu, bana nerede olduğunu söylemen. | Open Subtitles | ولكن السبيل الوحيدة لتمكّني من القيام بذلك هي بإخباري بمكانه |
| Ama bunu yapabilmemin Tek yolu, bana nerede olduğunu söylemen. | Open Subtitles | ولكن السبيل الوحيدة لتمكّني من القيام بذلك هي بإخباري بمكانه |
| Bu dersten A almanın Tek yolu 20. yüzyılda yaşamaktır. | Open Subtitles | السبيل الوحيدة للحصول على الامتياز بهذه المادة هي أن تكون عشت في القرن العشرين. |
| Bir şekilde bunun olmasının tek yolunun bu olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | بشكل ما عرفت ان هذه كانت السبيل الوحيدة لحدوثة |
| Acılarını paylaşmanın tek yolunun onların arasına girmek olduğunu söyleyecektir. | Open Subtitles | السبيل الوحيدة لهم للتخفيف من آلامهم هي... بإغراء الآخرين للإنضمام إليهم |
| Planın işe yaramasının Tek yolu birilerini tutmak olur, kayıt tutulmaksızın. | Open Subtitles | السبيل الوحيدة لنجاح هذه العملية هي عبر موظّف مستقلّ وبشكل غير رسميّ |
| Tepeye varmanın Tek yolu bir sürü viraj ve dönemeçten geçmek. | Open Subtitles | السبيل الوحيدة للوصول إلى المكان هي عبر التلال |
| Adamların büyük aileleri var ve onları beslemenin Tek yolu bu. | Open Subtitles | لديهم أسرٌ كبيرة، وهذه السبيل الوحيدة لإطعامهم |
| Geri çekilmesinin Tek yolu bu. Miguel'in Ellen Wolf'u öldürdüğünü biliyorum. | Open Subtitles | "هذه هي السبيل الوحيدة لتراجعه، موقن من قتل (ميغيل) لـ(إيلين ولف)" |
| Onun ruhunu kurtarmamın Tek yolu bu. | Open Subtitles | إفعلها! إنها السبيل الوحيدة لإنقاذ روحها! |
| Bu şekilde olması gerekiyor, Jack. Tek yolu bu. | Open Subtitles | يجب أن يجري الأمر هكذا يا (جاك) إنّها السبيل الوحيدة |
| Çıkarın beni burdan. Tek yolu bu. | Open Subtitles | دعوني أخرج إنها السبيل الوحيدة - |
| Bu işi yapmanın Tek yolu avlu, tabii Happy üstüne düşeni yapabilirse. | Open Subtitles | الساحة هو السبيل الوحيدة للقيام بهذا، طالما تنجز (هابي) مهمتها. -ومتى لم أفعل؟ |
| - Tek yolu bu. | Open Subtitles | -إنّها السبيل الوحيدة |
| Tek yolu bu. | Open Subtitles | -إنّه السبيل الوحيدة |