| Uzun süredir mutluluk, kalede bir kralmış gibi davrandık. | TED | لفترة طويلة من الزمن، تظاهرنا أن السعادة هي الملك في قصرة. |
| mutluluk yapılandadır değil mi? | Open Subtitles | هل تفهمني؟ السعادة هي في التعب، أليس كذلك؟ |
| Ama mutluluk bir ruh hâlidir, bir durumdur; amaç değildir. | Open Subtitles | لكن السعادة هي حالة مزاجية إنها حالة وليست اتجاه |
| Eğer mutluluğun sizi minnettar yaptığını düşünüyorsanız, | TED | إذا كنت تعتقد أن السعادة هي التي تجعلك ممتنا، فكر مرة أخرى. |
| mutluluğun gösterişli bir ev, güzel elbiseler ve zengin sevgililer olduğunu mu sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقدين أن السعادة هي منزلا فاخر وملابس جميلة وحبيب ثري؟ |
| O zamanlarki mutluluk anlayışım sadece yalnız kalmamak olduğu için inanmam zor olmamıştı tabii. | Open Subtitles | وذلك لم يكُن صعبًا باعتبار أنّ فكرتي عن السعادة هي ألّا أكون وحيدة. |
| 5. mutluluk BAZEN, FARKINA VARMAMAKTIR | Open Subtitles | في بعض الأحيان، السعادة هي في عدم معرفة كل تفاصيل القصة |
| mutluluk, kraliçelerin asla sahip olamayacağı tek şey. | Open Subtitles | السعادة هي الشيء الوحيدة التي لا تستطيع الملكات أن يحظينّ به. |
| Dur tahmin edeyim. Yoksa ömrün boyunca aradığın şey mutluluk muydu? | Open Subtitles | دعني أخمّن، السعادة هي كلّ ماتبحث عنها طوال حياتك، صحيح؟ |
| Gelişmiş dünyaya ters düşüyordu bu, George Burns'un sözü gibi: ''mutluluk, başka bir şehirde büyük, sevgi dolu bir aileye sahip olmaktır.'' | TED | وذلك عكس العالم المتقدم، حيث سخر جورج بيرنز، " السعادة هي امتلاك عائلة كبيرة ومُحبة في مدينة اخرى." |
| Ve mutluluğun bilimindeki en önemli noktalardan birisi mutluluk ve mutsuzluğun tek ve sürekli bir dizinin uç noktaları olmadığıdır. | TED | واحدة من النقاط الرئيسية في علم السعادة هي أن السعادة والتعاسة ليست نقاط النهاية لسلسلة واحدة متصلة . |
| Gerçekte mutluluk, sizin doğuştan gelen özelliğinizdir. | TED | في الحقيقة، السعادة هي طبيعتك الذاتية. |
| Coca-Cola'nın pazarlamacıları bana gelip mutluluğun tanımını sorsaydı, benim mutluluk tanımım bir annenin sağlıklı bebeğini kollarında tutuyor olması olurdu. | TED | إذا جائني من يسوقون الكولا وطلبوا مني تعريف السعادة، فسأخبرهم بأن رؤيتي عن السعادة هي أم تحمل طفل كامل الصحة بين يديها. |
| mutluluk bir pop şarkısıdır. Hüzün ise bir şiirdir. | Open Subtitles | السعادة هي أغنية بوب الحزن هو قصيدة |
| mutluluk hayatın sana verdikleridir. | Open Subtitles | # السعادة هي كلّ ما يُمكن للحياة أن تمنحـه # |
| sen mutluluğu bulamasan da... mutluluk seni bulur. | Open Subtitles | ولكن، السعادة هي التي ستجدكِ حقاً ؟ |
| mutluluk yeni bir araba kokusudur. | Open Subtitles | السعادة هي اشتمام رائحة السيارة الجديدة |
| Birçok insan mutluluğun zengin olmak, veya önemli biri olmak olduğunu düşünüyor." | Open Subtitles | الكثير من الناس يظنون ان السعادة هي أن تكون شخصاً غنياً أو مهماً |
| Bazıları mutluluğun tam bu anda olduğunu söyler; mevcut anın diriliğinin niteliğindedir. | TED | جزء آخر من الناس يرون السعادة هي الآن ، إنها كيفية الإستمتاع باللحظة الحالية . |