| Berbat yiyecekler, yatak yaraları komadaki bu adamla buraya tıkılıp kalmak yeterince kötü zaten bütün gün salyaları akıyor. | Open Subtitles | الطعام السيء ألام السرير من السيء كفاية أنني عالق مع رجل بغيبوبة |
| Seni Pazar Pazar buraya zorla getirmem yeterince kötü zaten. | Open Subtitles | كلَّا، إنه لمن السيء كفاية أني جعلتك أن تأتي للعمل في يوم الأحد. |
| İki oğlumun doğum günlerinin aynı olması yeterince kötü zaten. | Open Subtitles | من السيء كفاية أن كُلاً من ولداي يتشاركون نفس يوم عيد الميلاد |
| Küçük adam-çocuk eski kocamın sürekli ayak altında olması yeterince kötü değil mi sence? | Open Subtitles | أليس من السيء كفاية أنني أملك فطيرة اللحم ذاك الرجل الصغير-الطفل الزوج السابق خاصتي تحت أقدامي طيلة الوقت؟ |
| Manny'nin annesini paylaşacak olması yeterince kötüydü. | Open Subtitles | من السيء كفاية أن ماني اضطر لأن يشارك أمه |
| Kukumun esnemesi yeterince kötüydü zaten. | Open Subtitles | من السيء كفاية أن بطني ينتفخ بشدة |
| Bir prensin kölesi olmam zaten yeterince kötü... | Open Subtitles | أنه من السيء كفاية أني عبدة لهذا الأمير |
| Biliyorsun,Peter ile kavga edip,onun sonra James Woods ile tanışması.... ve benim sanki hiç olmayışım gibi davranması yeterince kötü. | Open Subtitles | إنه من السيء كفاية أنني و (بيتر) متشاجران لكن منذ أن إلتقى بـ(جيمس وودز) كأنني لست موجود |
| Coyote Ugly'deki azgın turistlerin bahşiş için seni ellemesine izin vermen yeterince kötü ama Tina lezbiyen bira bahçesinde fedai olduğunu söyledi. | Open Subtitles | إن من السيء كفاية أنكِ تسمحين لأولئك السياح محبي الجنس بلمسك مقابل البقشيش في حانة (ذئب البراري القبيح) السيئة جداً، |
| Alison'un iç çamaşırı çekmecesini karıştırıyor olmam yeterince kötü zaten. | Open Subtitles | من السيء كفاية أنني أبحث |