| Yıllık fotoğrafından daha Önemli olan tek şey yıllık alıntındır. | Open Subtitles | الشيء الأهم من كتابك السنوي هو كتاب الملاحظات الخاصة بك |
| Önemli olan yardım alman gerektiği, ve sana yardım... | Open Subtitles | الشيء الأهم هو أن نحصل لكِ على مساعدة وسوف نحضر لكِ |
| Önemli olan ondan senin hoşlanıp hoşlanmadığın. | Open Subtitles | الشيء الأهم هو أن يعجبك أو لا يعجبكِ الشخص |
| En önemli şey Emily'nin hikayesi. Bunu bir tek ben anlatabilirim. | Open Subtitles | الشيء الأهم هو قصة إيميلي التي أنا الوحيد القادر على سردها |
| Ama Romo hakkındaki en önemli şey, tamamen sezgisel olarak kullanılabilecek bir şey üretmeye çalıştık. | TED | لكن الشيء الأهم عن رومو بأننا نريد ايجاد شيء لديه بديهة متكاملة. |
| Şey, bilirsin, şu an en önemli şeyin sağlığınız olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | حسناً ، أتعلم ، أعتقد أن الشيء الأهم الآن هو صحتكم |
| Şu an en önemlisi, akrabalarınızı kamptan kurtarmak. | Open Subtitles | الشيء الأهم الآن هو أن نخرج أقاربك من المخيمات |
| Önemli olan, burada ve burada sahip oldukların. | Open Subtitles | الشيء الأهم هو، ما تمتكله هُنا وبالأعلى هنا. |
| Burada Önemli olan şey; ağabeyinizi bulup onu bir an önce hastaneye yatırmak. | Open Subtitles | الشيء الأهم هو ايجاد اخيك ونأخذه الى المشفى فوراً |
| Ama Önemli olan orada eğlenmem, değil mi? | Open Subtitles | لكن الشيء الأهم بأني سأحظى بالمرح هناك صحيح ؟ |
| Asıl Önemli olan zararsız bir zevkle gerçek bir düşüncesizliğin arasındaki farkı bilmekte. | Open Subtitles | الشيء الأهم هو أن نعرف الفرق بين تاغفران على أمور غير ضارة و الأمور الطائشة الكبيرة |
| Her neyse Önemli olan nokta, dünya korkunç ve öngörülemeyen bir savaş başlattı. | Open Subtitles | على أية حال الشيء الأهم هو أن العالم قد شرع في حرب فظيعة وغير متوقعة |
| Önemli olan onun da sağlıklı olması ve benim de sağlıklı olmam. | Open Subtitles | الشيء الأهم أنّها بصحّة جيّدة و أنا بصحّة جيّدة |
| Ama asıl Önemli olan şey, Dr. King anormal değildi. | TED | ولكن الشيء الأهم هو، أن د. (كينج) لم يكن مختلفاً |
| Bilmeniz gereken önemli şey ise onun iyi olacağı. | Open Subtitles | الشيء الأهم,علينا أن نعرفه حينها أنه سيكون بخير |
| - Bu işteki en önemli şey... - ...ne zaman vazgeçeceğini bilmektir. | Open Subtitles | الشيء الأهم معرفته في هذه الأعمال هو متى تتنحى |
| Ve sadakatin en önemli şey olduğunu, öğrenmeye geldim | Open Subtitles | ادركت أن الوفاء هو الشيء الأهم |
| En önemli şey, tabii ki isim. | Open Subtitles | الشيء الأهم, بالتأكيد, هو الاسم، |
| İnsanlar yaşamdaki en önemli şeyin nesneleri gerçekte ne olduklarını görmek olduğunu düşünürler. | Open Subtitles | الناس يتكلمون كثيراً كما لو ان الشيء الأهم في الحياه هو رؤية الأشياء كم هيا عليه في الحقيقه |
| Maddi kaybımız olmasına rağmen, en önemlisi hepimiz iyiyiz ve hâlâ birlikteyiz. | Open Subtitles | حتى بالرغم من أننا خسرنا بعض الأشياء الماديه الشيء الأهم اننا جميعاً بخير ولازلنا نملك بعضنا البعض، صحيح؟ |