| Bazen dünyadaki tek gerçek şey nefretmiş gibi geliyor. | Open Subtitles | أحياناً .. يكون الكره الشيء الحقيقي في هذا العالم |
| İstediğim şey, burada olan şey. Aramızdaki gerçek şey. | Open Subtitles | ما اريده هو الموجود الشيء الحقيقي الذي يربطنا |
| Tek gerçek şey sen ve sana yakın olmak ve bunun beni korkutmaması için elimden bir şeyin gelmemesi. | Open Subtitles | الشيء الحقيقي هو أنتِ وأن أكون بقربكِ ولا أقدر على فعل أي شيء |
| Pekâlâ, Şimdi konuşmayalım. Şimdi, Gerçek olan bu. | Open Subtitles | حسنا الآن ليس وقت الكلام الآن أنه الشيء الحقيقي |
| Gerçek olan şey için yaklaş. | Open Subtitles | تعال إلى هنا تعال إلى هنا من أجلِ الشيء الحقيقي |
| Sadece bırakarak gerçek olana sahip olabiliriz. | Open Subtitles | فقط بواسطة التَرْك يُمْكِنُ حقاً أَنْ نَمتلكَ الشيء الحقيقي. |
| gerçek bir şey aslında bir gerçeklikte meydana gelen, var olan bir şeydir. | Open Subtitles | الشيء الحقيقي يوجد بالفعل كشيء أو يحدث بالواقع. |
| Bir reklâm. Sanırım, şöyleydi "İşte gerçek tat." | Open Subtitles | كلا ، إنها الدعاية ، أعتقد بأن "الجملة هي : "إنه الشيء الحقيقي |
| gerçek bir şeyle bıçaklanmış. | Open Subtitles | معلقة على الجدار، وهذا الرجل حصلت على طعن من قبل الشيء الحقيقي. |
| Ban verdiği tek gerçek şey. | Open Subtitles | الشيء الحقيقي الوحيد الذي أعطاني إياه |
| Söylediğim tek gerçek şey oydu. | Open Subtitles | كان الشيء الحقيقي الوحيد الذ قلتهُ لك. |
| Hayatımdaki ilk gerçek şey. Onca zaman aradan sonra. | Open Subtitles | الشيء الحقيقي الأول في وقتي مدى الحياة. |
| Bu aşk. gerçek şey bu. | Open Subtitles | هذا هو الحب، هذا هو الشيء الحقيقي |
| Hayatımdaki tek gerçek şey. | Open Subtitles | هي الشيء الحقيقي بحياتي |
| Ama gerçek şey, adamım. | Open Subtitles | لكن الشيء الحقيقي ، يا رجُل |
| gerçek şey imkansızlık. | Open Subtitles | الشيء الحقيقي هو أحتمالية |
| Gerçek olan şey yandaki odada. | Open Subtitles | الشيء الحقيقي الوحيد الذي تملكيه في الغرفة المجاورة. |
| Yüzüne dokunmadı bile. Gerçek olan o kadar güzel değildir. | Open Subtitles | لم يلمس وجهها الشيء الحقيقي ليس جميل |
| Gerçek olan, ve onun aynadaki yansıması gibi. | Open Subtitles | مثل الشيء الحقيقي وصورته في المرآة. |
| "O" anne hayatımda Gerçek olan tek şey. | Open Subtitles | "ذلك الأمر"، أمي هو الشيء الحقيقي في حياتي. |
| "Ancak kendimizi salıvererek gerçek olana sahip olabiliriz." | Open Subtitles | فقط بواسطة التَرْك يُمْكِنُ حقاً أَنْ نَمتلكَ الشيء الحقيقي. |
| # Kola günümüzde Dünya'nın istediği şeydir # | Open Subtitles | "ذلك الشيء الحقيقي" "هي الكولا" "مايريده العالم اليوم" |
| - Yani, "İşte gerçek tat". | Open Subtitles | ! "إنه الشيء الحقيقي" |
| Dylan Schoenfield hakkındaki tek gerçek bir sinir bozucu olduğudur. | Open Subtitles | الشيء الحقيقي الوحيد بخصص ديلان شونفيلد أنها مزعجة جداً |