| Ama şimdiye kadar yaptığı tek şey bana bir sürü bahane sunmak oldu. | Open Subtitles | لكن حتى الآن الشيء الوحيد الذي فعلته هو إعطائي مجموعة أعذار. |
| Yalnız kalmasıyla benim oraya varmam arasında yaptığı tek şey aşağıya inip posta kutusuna bakmakmış. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعلته بين فترة بقائها عازبة واللحظة التي وصلت بها ، هو تفقدها لبريدها |
| Lena'nın yaptığı tek şey yardım etmekti. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعلته لينا هو مساعدة. |
| Olması gerekenden önce yaptığım tek şey memelerimin büyümesiydi. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعلته مبكراً هو أن أكبِّر ثديي |
| Ona yaptığım tek şey bu değildi. | Open Subtitles | هذا لم يكن الشيء الوحيد الذي فعلته به |
| Her zaman yaptığım tek şey bu zaten. | Open Subtitles | هذا هو الشيء الوحيد الذي فعلته دائماً |
| Meredith'in bana yaptığı tek şey, karıma biraz daha zaman kazandırmak oldu ve ben bu zamanı kesinlikle onunla geçireceğim. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعلته (ميرديث) لي هو منحها لزوجتي المزيد من الوقت، وأنا متأكد تماما أنني سأقضيه معها. |
| Demek istediğim, Fiona'nın yaptığı tek şey yanlış adamla evlenmiş olmak. | Open Subtitles | (أقصد ، الشيء الوحيد الذي فعلته (فيونا هو الزواج من الرجل الخاطئ |