| Yüksek veya dahi seviyesinde zekaya sahip bekar, uzun veya ciddi bir ilişki kaydı bulunmayan kişilersiniz. | Open Subtitles | أنت عالي أو الذّكاء على مستوى العبقريّ أعزب, بلا سجلّ للعلاقات الطّويلة أو الخطيرة |
| dahi olan o, bizi bu çöplüğe o getirdi. | Open Subtitles | إنّه هذا العبقريّ الذي أحضرنا إلى هذا المكان القذر. |
| Açıkça görünüyorki bizim dahi patron şişenin dibine vurmuş. | Open Subtitles | يؤسفنيّ ان أثبت بأن العبقريّ خارج تلك الزجاجه |
| Hayır. Belki de ışıkları kapatmamalıydın zeki şey. | Open Subtitles | كلّا، ربّما لم يتعيّن أن تطفئ الأنوار أيُّها العبقريّ. |
| Bu zeki bir polis merkezinin karşı sokağındaki bakkal dükkânını soymuş. | Open Subtitles | إنّه العبقريّ الذي شنّ سطوًا على متجر الأغراض المنزليّة المقابل لقسم الشرطة. |
| Bir numaralı deha ve bir numaralı hayran. | Open Subtitles | العبقريّ الأول، والمعجبة الأولى |
| Belki de bunu buzdağımızı devirirken düşünseydin dahi. | Open Subtitles | ربّما تعيّن أن تفكّر في ذلك قبلما تُغرق سفينتنا الجليديّة أيُّها العبقريّ. |
| Ekip ilk oluşturulduğunda polisler ofisi dinlemişti seni dahi. | Open Subtitles | لقد زرعتْ المارشلات أجهزة تصنّتٍ في المكتبِ حينما تشكّل الفريق في بادئ الأمر، أيُّها العبقريّ. |
| Şuradaki dahi sayesinde emre itaatsizlik yüzünden. | Open Subtitles | مات حين وصولنا، والفضل يرجع لهذا العبقريّ هُنا. |
| İşin başındaki dahi hippiler heyecan dolu ve telefonların çekmediği bir yer bulmuşlar. | Open Subtitles | العبقريّ الهبي المسؤول اختار مكاناً ليس فيه ذبذبات، ولا استقبال هاتف، لذا فإنّي لمْ استلم هذه الرسالة. |
| Peki,dahi çocuk. | Open Subtitles | حسنٌ أيها العبقريّ , تريدُ بأن نعملَ معًا؟ |
| Peki,dahi çocuk. Birlikte çalışmak mı istiyorsun? | Open Subtitles | حسنٌ أيها العبقريّ , تريدُ بأن نعملَ معًا؟ |
| Küçük dahi ne durumda? | Open Subtitles | إذن إلى أي درجةٍ من الجدّية حال العبقريّ الصغير؟ |
| ..ve yetiştirdiğim dahi, kibar çocuğun öfke bulutu içinde.. | Open Subtitles | وخشيت على الغلام العبقريّ العطوف الذي ربّيته |
| Veya zeki ve kurnaz. Veya güzel. | Open Subtitles | لكنْ ولا واحدة منهنّ في مكرك العبقريّ أو ذكائكِ أو دهائك أو جمالك |
| Conal Cochran, gelmiş geçmiş en zeki şaka ustası. Yapışkan tuvalet kağıdını o icat etti. | Open Subtitles | (كونال كوكران)، العبقريّ الذي صنع المقالب، إنّه إخترع ورق الحمام اللّزج. |
| Zach Morstein, topluma meydan okuyan en yeni kolay seks programının zeki yaratıcısı kanlı canlı karşımda. | Open Subtitles | (زاك مورستين) بلحمة ودمه ، الفائز بتصنيف "المُخترع العبقريّ". بالبرنامج الأخير لـ"إنبطح سريعاً"، للتحدّي الإجتماعيّ. |
| zeki insan Rockwell gidip sahte bir siyaset makalesi yazar, fakat belgeyi eski bir tarihte yazılmış gibi düzenler ve sonra da Kongre Kütüphanesinde arşivlenmesi için zabıt katibine rüşvet yedirir. | Open Subtitles | العبقريّ (روكويل)، يكتب مقالات سياسيّة مزيفة، مؤخرة بتواريخ قديمة، وبعدها يرشو موظفاً ليودعها في مكتبة الكونغرس |
| Bir numaralı deha ve bir numaralı hayran. | Open Subtitles | العبقريّ الأول، والمعجبة الأولى |
| Hey, güzel sürüş, deha. | Open Subtitles | أنت، قيادة رائعة، أيُّها العبقريّ. |
| Doğru duydun, sivri zeka. Bayan gizli görevde olan bir FBI Ajanı. | Open Subtitles | هذا صحيح أيّها العبقريّ إنّها عميلة متخفية للمباحث |
| İyi bir sebebin olsa iyi olur inek. | Open Subtitles | يُستحسن أن يكون هذا جيّداً أيّها العبقريّ. |