Şey, konuşmak için biraz erken ama tüm işaretler iyiyi gösteriyor. | Open Subtitles | حسناً، إنّ هذا يبدو مبكّراً لكن كل العلامات تشير إلى نجاح علاقتنا |
Demek istediğim, tüm işaretler ortada-- uyuşturucu kullanımı, akademik performansın düşüşü-- ama böyle olacağını biz bile düşünmemiştik. | Open Subtitles | أعني، كنت كل العلامات تشير لهذا تعاطي مخدرات، أداء دراسي سيئ لكننا لم نتوقع أن يفعل شيئاً بهذه البشاعة |
Tüm işaretler kanseri gösteriyor ama bulamadığımız bir kanseri yok edemeyiz. | Open Subtitles | كل العلامات تشير إلى السرطان لكن لا يمكنك علاجُ سرطانٍ لا تجده |
Bütün işaretler, diğerini Nathan Resor olarak gösteriyor. | Open Subtitles | كل العلامات تشير الى أن نايثان ريسور هو النصف الاخر |
Şimdi ise bütün işaretler, onun oradan kurtulacağını gösteriyor. | Open Subtitles | والآن كل العلامات تشير إلي أنه سيخرج |
Bakın. Bu işaretler tsunami uyarı şamandıralarının yerlerini gösteriyor. | Open Subtitles | هذه العلامات تشير إلى موقع طوافات "تسونامي" التحذيرية |
Tüm işaretler bunun doğru karaciğer olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | كل العلامات تشير إلى أن هذا هو المناسب. |
Bazı işaretler binlerce kilometreye yayılmışken, diğerlerinin daha sınırlı yayılım şekli vardı, burada gördüğümüz şekilde sadece Kuzey İspanya'da bulunan bölünmüş dikdörtgenler gibi bazıları tek bir bölgede sınırlıydı ve bazı araştırmacılar bir çeşit aile veya klan işaretleri olabileceklerini tahmin ettiler. | TED | وعلى الرغم من بعض الرموز تمتد لآلاف الكيلومترات، تملك بعض الرموز الأخرى أنماط توزيع محدودةٍ، مع وجود بعضٍ منها يقتصر على منطقةٍ واحدة، مثلما نرى هنا مع هذه المستطيلات المقسمة التي لا توجد إلا في شمال اسبانيا، والتي تكهن بعض الباحثين إمكانية كونها العلامات تشير إلى عائلة أو عشيرةٍ. |
Tüm işaretler eveti gösteriyor. | Open Subtitles | كل العلامات تشير إلى ذلك. |
Bütün işaretler yalan söylediğini gösteriyor. | Open Subtitles | كل العلامات تشير إلى الكذب. |