| Ama her ne şartla olursa olsun bindikten sonra Denizaltı'nın yerini belli etmeyeceksiniz. | Open Subtitles | لا يُمكنكم الكشف عن موقع الغوّاصة مهما كانت الظروف حينما تكونون على متنها. |
| 90'larda, bu Soğuk Savaş klasiğinde, Denizaltı çarkı sesi üretmeleri istendi. | TED | يتحدث الفيلم عن الحرب الباردة في التّسعينات، وطُلب من الفريق إنتاج صوت مروحة الغوّاصة. |
| denizaltıya girdiğimde ve o kapak kapandığında aşağı inip yukarı geri çıkacağımdan eminim. | TED | فعندما أنزلُ إلى الغوّاصة وتُغلق فتحتها، أشعرُ حقيقةِ بأنّي واثقٌ بالنزول والعودة إلى الأعلى مجدّداً. |
| Araba tamircisi ya da hademe olacağımızı söyleselerdi kimseyi o denizaltıya binmeye ikna edemezlerdi sanırım. | Open Subtitles | لما استطاعوا خداع أحد بركوب الغوّاصة لو أخبرونا بأنّا سنصبح ميكانيكيّين وعمّال نظافة |
| Bu da denizaltıyı bulmamıza sen yardım edeceksin demek oluyor. | Open Subtitles | مما يعني أنّك الوحيد القادر على مساعدتنا لإيجاد الغوّاصة. |
| Elimdeki listede yoksunuz. denizaltının yolcu listesinde de yoksunuz. | Open Subtitles | لا تردين بلائحتي ولستِ على لائحة الغوّاصة أيضاً |
| Korkarım ki hayır, ama Denizaltı askerlerinin yeminini Latince edebilirim. | Open Subtitles | خائف ليس، لكنّي أستطيع القراءة شعار أعضاء طاقم الغوّاصة في اللغة اللاتينية. |
| Pekala, bir gemin var birkaç filika indirebileceğin kadar yavaş batıyor ama Denizaltı sadece bir torpido ateşliyor. | Open Subtitles | حسنا، عندك سفينة الذي يغرق بطيئ بما فيه الكفاية للحصول على بضعة قوارب نجاة من، لكن الغوّاصة يطلق طوربيد واحد فقط. |
| Denizaltı beni bu adadan götürecekti. | Open Subtitles | الغوّاصة التي كانت ستقلّني خارج هذه الجزيرة |
| Denizaltı patladığında yanımda duruyordun. | Open Subtitles | كنت تقفين جواري عندما انفجرت تلك الغوّاصة |
| Kurtulduk zaten. Beni buraya arkandaki o Denizaltı getirmişti. | Open Subtitles | قد تمّ إنقاذنا بالفعل، أحضرتني تلك الغوّاصة التي خلفك إلى هنا |
| Kurtulduk zaten. Beni buraya arkandaki o Denizaltı getirmişti. | Open Subtitles | قد تمّ إنقاذنا بالفعل، أحضرتني تلك الغوّاصة التي خلفك إلى هنا |
| Ya denizaltıya el koyar ve kimse farkına bile varamadan adadan ayrılırız. | Open Subtitles | إمّا أن نصادر الغوّاصة ونغادر هذه الجزيرة قبل أن يعلم أحد ما برحيلنا |
| Karımın hâlâ adada olma ihtimâli varken denizaltıya binmem. | Open Subtitles | لن أركب تلك الغوّاصة إن كان هنالك احتمال بأنّ زوجتي لا تزال في هذه الجزيرة |
| Kadınları ve çocukları denizaltıya bindirip buradan gönderin. | Open Subtitles | أركب النساء والأطفال الغوّاصة وأخرجهم من هنا |
| Üç yıl önce bu denizaltıya binmek istediğinde kabul etmeliydim. | Open Subtitles | كان يجب أن أصغي إليكِ عندما أردتِ ركوب الغوّاصة قبل 3 أعوام |
| Kornilov, Amerikalılar'a denizaltıyı tahliye ettiğimizi... ve yardıma ihtiyacımız olacağını bildir. | Open Subtitles | كورنيلوف, قل للأمريكيّين اننا نخلي الغوّاصة ... و سنتطلّب المساعدة |
| Amerikalılara denizaltıyı boşalttığımızı ve yardım istediğimizi söyleyin. | Open Subtitles | كورنيلوف, قل للأمريكيّين اننا نخلي الغوّاصة ... و سنتطلّب المساعدة |
| Rıhtımda nöbetçi olmaması denizaltının içinde olmadığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | عدمُ وجودِ أحدٍ على الرصيف لا يعني عدمَ وجود أحدٍ في الغوّاصة |
| O denizaltını neden patlattığını söyle bana. | Open Subtitles | يمكنك إخباري بسبب تدميرك لتلك الغوّاصة |
| - Hayır, inan bana. O denizaltıda olmayı istemezsin. | Open Subtitles | ثقي بي لا تريدين أن تكوني على متنِ تلك الغوّاصة |
| Şu anda limana yanaşmakta olan denizaltıyla adaya gelen ikinci parti elemanlar olacaksınız. | Open Subtitles | ستكونون الدفعة الثانية من الموظّفين الخارجين من الغوّاصة المقتربة من الميناء الآن لذا ليس أمامنا متسع من الوقت، حلّة جميلة أيّها الطبيب |
| Önce gemi, şimdi helikopter biraz sonra da denizaltıdan bahsedecek. | Open Subtitles | أوّلاً سفينة، ثمّ مروحيّة وسرعان ما سيذكر الغوّاصة |
| denizaltıdaki paketi alıp revire götürmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدكِ أن تحضري الرزمة من الغوّاصة و تأخذيها إلى المستشفى |