| Bu Onun gibi değil, ben daha çok Scotty gibiyim. | TED | هذه ليست من هذا القبيل. أنا أكثر شبها بـ سكوتي. |
| İstismara maruz kalmış ya da Onun gibi bir şey. | Open Subtitles | هو كان من المُعتدِىِ عليهم أو شيء من هذا القبيل. |
| Kendi bakışımı ya da ona benzer birşeyi zorlamak ile alakalı değil. | TED | لا يتعلق الأمر بالإساءة إلى رؤيتي أو أي شيء من هذا القبيل. |
| Bir rehabilitasyon merkezine veya ona benzer bir yere git. | Open Subtitles | أعيدي تأهيل نفسك، أو حياتك أو شيء من هذا القبيل |
| Hayır, hayır. O şekilde olmadı. Aslında biz okulda o ders verirken tanıştık. | Open Subtitles | لا، لا، لا شيء من هذا القبيل لقد التقينا حقيقة لما قام بإلقاء |
| İşte uzun bir tane. "Cidayet." böyle bir kelime yok. | Open Subtitles | هذه أحرف كثيرة لا تدل على كلمة من هذا القبيل |
| Kitapta büyü yok. Sadece büyü tarihi, kısa hikayeler, Öyle şeyler var. | Open Subtitles | في الحقيقة ليس بداخله تعاويذ فقط تاريخ وحكايات، أشياء من هذا القبيل |
| Şimdi eve gidip bana... kırmızı biber, karabiber, kimyon falan getir. Bol bol. | Open Subtitles | مسحوق شطة وفلفل وكارى وأشياء من هذا القبيل الكثير منها , اتفقنا ؟ |
| ve bunun gibi şeyler... basit ama sonucunda büyük değişikler yapabileceğimiz şeyler. | TED | وأشياء من هذا القبيل. والأشياء البسيطة مثل هذه تستطيع إحداث فرق كبير. |
| Ben bir Midnight Cowboy ya da Onun gibi bir şey değilim. | Open Subtitles | أنا لست لا كاوبوي منتصف الليل أو أي شيء من هذا القبيل. |
| Cevabınızın posta ya da Onun gibi bir şeyle gecikmediğinden emin olmak istedim. | Open Subtitles | أردت التأكد أن ردك لم يتأخر في البريد أو شيئًا من هذا القبيل |
| Bir nakil olmak zorunda değil ya da Onun gibi bir şey, fakat... | Open Subtitles | ليس من الضروري أن تكون عملية زراعة عضو أو شيء من هذا القبيل |
| Biriyle mi yattın veya buna benzer bir şey mi? | Open Subtitles | هل حصلتي على مخدر أو شيء من هذا القبيل ؟ |
| Eğer çok fazla tuz görürseniz, çok tuz kullandıklarını, ya da buna benzer birşeyleri söyleyebilirsiniz. | TED | لو كان لديهم الكثير من الملح، قد تخمنون أنهم يستعملون الكثير من الملح، و شيئا من هذا القبيل. |
| Birçok siyah rengi seviyorum, birçok griler ve ona benzer şeyler. | TED | أحب الكثير من الألوان السوداء، الكثير من الرمادي وأشياء من هذا القبيل. |
| Bu şekilde giyindin ve senin hedeflerini mi gözden geçireceğiz? | Open Subtitles | أنت اللباس ستعمل من هذا القبيل ونحن ستعمل مراجعة أهدافك؟ |
| Ve bu şekilde sadece üç yıl önce bir kaza oldu. | Open Subtitles | حتى قبل ثلاث سنوات كان هناك حادث واحد من هذا القبيل. |
| Bir daha böyle kaçmaya çalışırsanız sizi temin ederim buna pişman olursunuz. | Open Subtitles | محاولة للهروب من هذا القبيل مرة أخرى، وأنا أعدكم سوف يندم عليه. |
| Keith Affleck ya da Brian Affleck ya da Öyle birşey? | Open Subtitles | كيث افلك او براين افلك او شيء من هذا القبيل ؟ |
| Ama sonra gaz içeri falan mı kaçtıysa artık, inek patladı. | Open Subtitles | لكن ذلك الغاز عاد إلى الداخل أو شيء من هذا القبيل |
| Veya "Kaybetmek ne demekmiş, öğreteceğim sana." bunun gibi bir şey. | Open Subtitles | أو سأجعلك تتعلم كيف تكون الخسارة أو شئ من هذا القبيل |
| Başkanlık ya da o tarz bir konumda gözüm yok. | Open Subtitles | أنا لستُ مهتماً بمنصب الرئيس أو شيء من هذا القبيل |
| Dur bakalım, bekle biraz. Ortada fazla açgözlülük diye bir şey var. | Open Subtitles | تمالك نفسك هناك , تمهل شيء من هذا القبيل سيكون جشع كبير |
| bunun gibi bir şey. Ben bundan pek emin değilim, mutasyonumuzdan gelen zekâmızdan ve benzeri şeylerden dolayı. | TED | شئ من هذا القبيل، أنا لست متأكدا من ذلك. لأن هذا هو مجال ذكائنا في الطفرات وشئ من هذا القبيل. |
| Politik anlamda ne tür bir organizasyon şeması olduğu da epey açık aslında. | TED | وانت لست بحاجه للتدقيق لترى التداعيات السياسية لنظام من هذا القبيل. |
| Annen de bu tarz şeyleri söyleyememe konusunda benim gibiydi. | Open Subtitles | أمك أيضًا كانت تثور حول عدم قولي لأشياء من هذا القبيل |
| Şey, sayılır. Açıklaması zor... | Open Subtitles | حسنا,نعم ,نوع من هذا القبيل انه صعب التفسير |