| Zehirli olduklarını biliyorum ama tıpkı büyük ve lezzetli bir "Buz Parmak"a benziyor. | Open Subtitles | أعلم أن فيها مواد سامة و لكنها تبدو و كأنها الحلوى المجمدة اللذيذة |
| Ay çekirdekleri ve nohutlar ve çok lezzetli kaba yoncalar... | Open Subtitles | بذور عباد الشمس و حبوب الحمص وبراعم البرسيم اللذيذة للغاية |
| Diğer tarafta da sizi, aklınıza gelebilecek en lezzetli şeyler bekler. | Open Subtitles | و على الجانبّ الآخر بإنتظارك جميع الأطعمة اللذيذة التي يمكنك تصورّها |
| En önemlisi, evinize nefis kızarmış tavuklarımdan götürmeyi unutmayın. | Open Subtitles | وعلى كل لا تنسوا أن تأخذوا بعض من فراخى المحمرة اللذيذة |
| enfes biranızdan istiyorum. - Hemen, bayan. | Open Subtitles | كأساً كبيرة من البيرة اللذيذة أشرب دائماً ما يشربه أبناء البلد |
| Havasız kalmamanız ve tüm bu tatlı acıyı kaçırmamanız için havalandırmayla beraber gömdüm. | Open Subtitles | وبفتحة تهوية حتى لا تختنقوا من قلة الهواء وتفقدون كل هذه المعاناة اللذيذة |
| Leziz anne sütündeki antikorlar çocuğu sadece 6 ay boyunca korur. | Open Subtitles | الأجسام المضادة في جسد الأم اللذيذة يحمي الطفل فقط لستة أشهر |
| Örneğin bu, tabii ki en lezzetli pazarlama taktiklerinden birisidir, bir şeyin eskiden daha pahalı olduğunu söylersiniz ve birdenbire iyi bir fırsat gibi görünür. | TED | مثال، هذا ، بالطبع، أحدى الحيل اللذيذة في التسويق، أن تقول أن شيئاً ما كان عالياً، وفجأة يبدو مثل أنها صفقة جيدة جداً. |
| Bu lezzetli meyveler de aslında, deniz hıyarlarından elde edildi. | Open Subtitles | وهذة الفاكهة اللذيذة التى تأكلها صنعت من خيار البحر |
| Manastırdan gelme şaraplar kuzu eti ve lezzetli kuşlar. | Open Subtitles | النبيذ، جاء من قبل الإخوة في الدير اللحم، والعديد من الطيور اللذيذة |
| - Mr. Burns mü yoksa ben mi. Baba, pis ve eski çöreğini bu lezzetli takozla değiştirmek ister misin? | Open Subtitles | أبي ، سأبادلك حاجزة الباب اللذيذة هذه بكعكة الكريمة |
| Harika turkuaz su, mavi gökyüzü ve lezzetli meyveler. | Open Subtitles | المياه الفيروزية الجميلة، والسماء الزرقاء والكثير من الفاكهة اللذيذة |
| Bütün lezzetli hatırlar geri dönüyor. | Open Subtitles | كل هذه الذكريات اللذيذة تعود إلى ذاكرتي الآن |
| Büyük, lezzetli bir muzlu içecek gibi. | Open Subtitles | اَعْني، نحن أشبه بشىء كبيرُ , موز بالقشدة اللذيذة المجمدة |
| Bifteğin kenarlarında az yağ olmasına bayılıyorum. Benim lezzetli ve sulu bifteğim. | Open Subtitles | أحبّ القليل من الدهن على حصتي حصتي اللذيذة الكبيرة |
| lezzetli hazır yemeklerin hakkında çok şey duydum. | Open Subtitles | لقد سمعت الكثير عن الأطعمة اللذيذة التي تقدمينها |
| Tanrım, sana bu yemek üzere olduğumuz lezzetli lezzetli yemekler için minnettarız. | Open Subtitles | يا رب, نحن نشكرك لوجبة الطّعام اللذيذة التي أوشكنا أن نأكلها |
| Seni çok seviyorum, lezzetli Fransız kızartması karıcığım. | Open Subtitles | أحبك كثيراً أيتها الزوجة المقلية اللذيذة |
| Görün Leziz ve nefis olduğunu | Open Subtitles | الفطائر اللذيذة المذاق و الشهية كما سترون بنفسكم |
| Tek yapman gereken arkana yaslanıp hazırladığın bu nefis yemekleri yemek. | Open Subtitles | حسناً، جلّ ما عليك القيام به الآن هو الجلوس والإستمتاع بهذه الوجبة اللذيذة التي أعددتها. |
| Bu tartışılmaz enfes sosisleri düşürmemi mi istiyorsun? | Open Subtitles | هل تريدني أن أسقط هذه النقانق اللذيذة على الأرض |
| Eğer siz kaba "Kayna, küçük kap, kayna" derseniz kap tatlı yulafla dolacaktır. | TED | اذا قلت للوعاء "اغلي أيها الوعاء الصغير، اغلي. " عندها تمتلأ بالحساء اللذيذة. |
| - O getirdiğin Leziz pasta için teşekkür etmek istedim. | Open Subtitles | أردت أن أرد جَمِيلكِ لأجل تلك الكعكة اللذيذة التي أرسلتيها |