| Kutup ayıları, yaşama alanları olan donmuş denizde fok avlarlar. | Open Subtitles | ،الدببة القطبية في بيئتهم المناسبة يصيدون الفقمات على البحر المتجمّد |
| donmuş denizin engin buz çöllerinde. | Open Subtitles | فوق الأراضي الجليديّة الواسعة للبحر المتجمّد. |
| Ama bu donmuş çağlayan, etrafımdaki buzullara kıyasla devede kulak kalıyor. | Open Subtitles | ولكن لا يعتبر هذا الشلال المتجمّد شيئاً بالمقارنة مع كل هذا الجليد حولي على شكل أنهار جليدية |
| Icicle uzun süredir bitkisel hayattaymış. | Open Subtitles | كان "المتجمّد" في "حالة إنباتية" خلال العقد الأخير. |
| Icicle'ı bulduğumuzda ortadan kaybolacağız. | Open Subtitles | من إن نعثر على "المتجمّد"، سنختفي عن الأنظار مجدداً. |
| Icicle'ı durdurmak için onlarla birleşmesek sonra onların peşinden gidecek. | Open Subtitles | إن لم نوقف "المتجمّد" معاً، فسيسعى إليهم لاحقاً. |
| Demin tırmandığım o dev buz saçağı donmuş sudan meydana gelmiş ve bu yıl oluştu. | Open Subtitles | الأمر هو ، أن الكتلة الجليدية الهائلة التي تسلّقتها مصنوعة من الماء المتجمّد |
| Yılın bu zamanlarında donmuş Kuzey Kutbu yaşam belirtilerinden yoksundur; ancak sadece birkaç dayanıklı kutup sakini hayatta kalabilir. | Open Subtitles | في هذا الوقت من العام، القطب الشمالي المتجمّد غير آهل بالحياة وحيوانات مقيمة قليلة جداً يمكنها البقاء |
| Milyonlarca deniz kuşu donmuş kıyılara ulaşmak için kuzeye yolculuk yapıyor. | Open Subtitles | تهاجر الملايين من الطيور البحرية شمالاً لتصل الساحل المتجمّد |
| Kuzey Kutbu adaları binlerce mil boyunca donmuş okyanus ile çevrilidir. | Open Subtitles | جزر القطب الشمالي محاطة بآلاف الأميال من المحيط المتجمّد الأبيض |
| Güneş ışınları donmuş sulardan yansıyarak buzlu seraplardan oluşan bir çöl yaratır. | Open Subtitles | تنعكس الشمس من البحر المتجمّد الأبيض صانعة صحراء من سراب ثلجيّ |
| Güneş ışınları donmuş yüzeyin içine işleyerek buzların altındaki tuhaf bir dünyayı aydınlatıyor. | Open Subtitles | ،تخترق آشعة الشمس السطح المتجمّد لتنير عالماً غريباً تحت الثلج |
| Bir zamanlar donmuş olan okyanus şimdi hayat dolu ve tüm canlılar yaz ziyafetinin tadını çıkarıyor. | Open Subtitles | ،المحيط المتجمّد بالسابق يعجّ الآن بالحياة حيث تتمتّع كلّ الحيوانات بالوليمة الصيفية |
| Güneş kasım ayında donmuş kuzey ufkunda batıyor. | Open Subtitles | في نوفمبر، تختفي الشمس من الشمال المتجمّد |
| Gözümüz kulağımız. Icicle'ın ortaya çıkabileceği bir kaç yer var. | Open Subtitles | ثمة بعض الأماكن الممكنة التي يمكن أن يظهر بها "المتجمّد" لاحقاً. |
| Eğer Icicle mesajlarına bakıyorsa onu Metropolis Hastanesi'nde yakalayabiliriz. | Open Subtitles | إن كان "المتجمّد" يطمئن على صحّة والده كالعادة، فسنستطيع الانقضاض عليه بالمستشفى. شكراً. |
| Açık konuşalım Icicle. Kimse iyilik yapmıyor. | Open Subtitles | لنكن واضحين أيّها "المتجمّد"، لا إسداء لأي معروف، بل هو عمل. |
| Neredeyse Icicle denen düşmanı tarafından öldürülüyormuş. | Open Subtitles | كاد يقتل أحد أعدائهم، شخص يدعى "المتجمّد." |
| Bir yanım Icicle'ı önce Hawkman'in bulmasını istiyor. | Open Subtitles | جزء منّي يأمل أن يجد "الرّجل الصقر" "المتجمّد" أولاً. |
| Ufak Icicle'ın peşinden gitmeden diğerleri ile buluşmalıyız. | Open Subtitles | أعتقد أنّا يجب أن نجتمع بالآخرين قبل أن نسعى إلى "المتجمّد" الابن. |
| Gelecek bölüm, av buz tutmuş kuzeyde, Kuzey Kutbu'nda devam edecek. | Open Subtitles | في الحلقة التالية الصيد سيكون في الشمال المتجمّد القطب الشماليّ الكنديّ |