| Şehir içi biraz zor. Meraklı gözler daha fazla olur. | Open Subtitles | في المدينة الأمر أصعب أعني، لديك الكثير من الأعين المتطفلة |
| Onları birlikte yürürken Ursula'nın Meraklı annesinden başka kim görebilir ki? | Open Subtitles | من يَجِبُ أَنْ يَراهم وهم يَتمشّونَ في الشارع غير أمَّ أورسولا المتطفلة |
| Ülkenin ırak bir köşesinde, Meraklı gözlerden uzakta hoş bir şato. | Open Subtitles | قلعة جميلة في جزء منعزل من البلاد ـ ـ بعيداً عنِ الأعين المتطفلة |
| Evet, herkesin Meraklı gözlerden saklamak istediği bir şeyleri olur. | Open Subtitles | نعم، كل شخصٍ لديه أمراً ضع الجملة هنا يريد الإستمرار في إخفائه من العيون المتطفلة ضع الجملة هنا |
| Bu kodu gizli bilgileri Meraklı gözlerden korumak için yaptım. | Open Subtitles | أنا برمجت شفرة الدخول للأشخاص الذين يحتاجون حماية معلوماتهم من الهيئات المتطفلة |
| Ki bu, Meraklı gözlerden bizi korumaktı. | Open Subtitles | والذي هو حماية مصالحنا من الأعين المتطفلة |
| Seni hiç ilgilendirmez, seni Meraklı yaşlı baykuş. | Open Subtitles | ليس من شأنك أيتها البومة -العجوز المتطفلة |
| Meraklı bir anne de yok. | Open Subtitles | ولا توجد امي المتطفلة تحوم هنا وهناك |
| Meraklı gözlerim başka yöne döndü diye düşünsen. | Open Subtitles | حسنٌ، اعتبر أعيني المتطفلة قد التهت |
| Meraklı gözler beni rahatsız eder. | Open Subtitles | العيون المتطفلة تضايقنى |
| Meraklı, yaşlı kedi. | Open Subtitles | أيتها العجوز المتطفلة |
| Pandora'nın kutusu Meraklı gözlere ifşa olacak şekilde bırakılmıştı. | Open Subtitles | صندوق (باكسر) المعروض لجذب انتباة العين المتطفلة |
| Abur cuburları size hazırladığımı söylemedim değil mi Meraklı Melahat? | Open Subtitles | لم أقل أن الوجبات لكم أليس كذلك يا (روزي) المتطفلة ؟ |
| Grayson'ların Meraklı gözlerinden uzak durmam gerekli. | Open Subtitles | يجب ان ابعد عن طريق" "عيون (غرايسون) المتطفلة |
| K.C.'nin Meraklı gözlerinden kurtuldum. | Open Subtitles | لقد تجنبت نظرات (كي سي) المتطفلة |
| Sen de kimsin, Meraklı Melahat mı? | Open Subtitles | من تكون، يا "نانسى المتطفلة"؟ |