| Kati, modaya istinaden, Diana'ya, sarmal kıyafetleri nohut köftesi gibi gözüküyor derken bunu aslında bir iltifat olarak kullandığımı söyle. | Open Subtitles | ،كايتي ، تتولي أمور الموضة أخبري ديان أنني عندما قلت .. ان ملابسها تشبه الفلافل قدت ذلك كنوع من المجاملة |
| Her şeyden önce; bu, hepimizin almak isteyeceği bir iltifat gibi. | TED | مبدأياً، انه نوع من المجاملة كما نحب جميعاً أن نحظى |
| Ama nezaket icabı görev başında öldürüldü diye rapor ettim. | Open Subtitles | ولكنني أبلغت بأنه من جيش التحرير الكوري من باب المجاملة. |
| Burada ihtiyacımız olan biraz nezaket ve işbirliği. | Open Subtitles | مانحتاج إليه هنا هو القليل من المجاملة و التعاون |
| Dostum bir iltifatı da kabul et. Buyur, dene. Biraz dene. | Open Subtitles | يا صاح ، تقبل المجاملة فقط هيا ، جرب البعض |
| Sanırım bunu bir kompliman olarak algılamalıyım. | Open Subtitles | يُخيل لي أن في هذا الأمر نوع من المجاملة |
| Bilirsin Elaine, bazen insan Kibarlık olsun diye bazı şeyleri söylerler. | Open Subtitles | أحياناً نقول كلمات مماثلة لمجرد المجاملة |
| Çünkü, size yaptığım onca ziyarete rağmen, ...henüz benim kampıma ve bana gelme nezaketini, ...göstermediniz. | Open Subtitles | لأن بعد كل المرات العديدة التى قمت بزيارتك فيها فإنك لم تقم برد المجاملة من خلال زيارة مخيمى و زيارتى |
| Majesteleri pek çok konuda bana iltifat ederdi. Ama kibar kelimesini yakıştırdığını anımsamıyorum. | Open Subtitles | أثنى جلالة الملك عليّ في العديد من الأشياء ، لا أذكر أن المجاملة كانت من بينها |
| Aslında, bunu bir iltifat olarak algılamalısınız. | Open Subtitles | نومد : في الواقع يجب أن تأخذوا ذالك على نحو المجاملة |
| Aşağılamayı iltifat gibi gösteren mükemmel bir yeteneğin var. | Open Subtitles | أتعرفين، لديك قدرة فريدة في جعل المجاملة تبدو مهينة ومن قال إنها مجاملة؟ |
| Özür dilerim ama hak edilmemiş bir iltifat duyduğumda kulaklarımın kusası geliyor. | Open Subtitles | انا أسف ولكن عندما أسمعها هي لا تستحق المجاملة أذناي تريدان أن تتركاني |
| Kimse iltifat almayı bilmiyor. | Open Subtitles | لا أحد يعرف كيفية تقبل المجاملة بعد الآن. |
| Bütün vampirleri yok etmek için yola çıkmış birinin, birlikte avlanacağı insanları beklemesi nezaket icabıdır. | Open Subtitles | إذا وضعت ميعاداً لتدمير جميع المصاصين فكان من باب المجاملة أن تنتظر مساعدينك |
| Biraz da mesleki nezaket göstermek gerekir. | Open Subtitles | بدون ذكر شيء صغير يسمى المجاملة الإحترافية |
| Fakat burada profesyonel nezaket geleneğimiz vardır. | Open Subtitles | تهانينا. لكنّنا لدينا تقليد من المجاملة المحترفة هنا. |
| Birileri nasıl iltifatı kabul edeceğini öğrenmeli. | Open Subtitles | ثمة شخص بحاجة لأن يتعلم كيف يتقبّل عبارات المجاملة. |
| Bunun bir yerinde bir kompliman mı var? | Open Subtitles | هنالك نوع من المجاملة في مكان ما من تلك الجملة |
| Peşime takılmak istiyorsan, profesyonel Kibarlık gereğince, takılabilirsin. | Open Subtitles | إذا كنت تود مرافقتنا فبإمكانك فعل ذلك من باب المجاملة المهنية |
| Neden konuşurken yüzüme bakma nezaketini göstermiyorsun? | Open Subtitles | لماذا لا تملك قليلاً من المجاملة وتنظر لي عندما أحدثك؟ |
| İltifatın için teşekkürler. | Open Subtitles | أشكرك على هذة المجاملة |
| Bana söylediğini anneme söyleyebilirsin. Nezaketiniz için teşekkür ederim. | Open Subtitles | يمكنك الآن أن تخبريها بأن قد قلت لي أقدر لك المجاملة |
| Müvekkilim burada nezaketen bulunuyor. | Open Subtitles | برفق أيّتها المحققة فموكّلتي هنا على سبيل المجاملة |
| Gösterdiğim nezaketten fazlası olmayacak. | Open Subtitles | حسناً، ليس ما يتجاوز ما أمنحك إيّاه من باب المجاملة |
| Kibar toplumlarda iltifata karsilik veririsin. | Open Subtitles | تعرفين هذه اكسسوارات المجتمع الراقي لرد المجاملة |
| Dans değildi. Ayağım takıldı. Ama iltifatını kabul ediyorum. | Open Subtitles | لم تكن هذه حركة، كان حادثاً ولكن أقبل المجاملة |