| Silahlı soygun için mecburi en az ceza beş yıldır. | TED | والحد لادنى من العقوبة الالزامية للسرقة المسلحة هو 5 سنوات |
| Hepsini geçtim ve Alman Silahlı Kuvvetleri'nin Yeterlilik Nişanı'nı almaya hak kazandım. | TED | اجتزتهم ووفيت بالمتطلبات، حتى تسلمت شارة الكفاءة الذهبي للقوات المسلحة الألمانية هنا. |
| Kaç kişi olduklarını ve sadece bir kişinin Silahlı olduğunu biliyordun. | Open Subtitles | كنت تعرف عدد الذين كانوا هناك. كنت أعرف واحدا منهم المسلحة. |
| Ve Silahlı soygundan dolayı mecburi en az cezayı talep etti. | TED | وطالب بالحد الادنى من العقوبة الالزامية للسرقة المسلحة |
| Ancak eski bir silahla, Silahlı birliklerin en iyi nişancısı bile hedefi vuramazdı. | TED | ولكن مع بندقية قديمة لا يمكن لأفضل قناص في القوات المسلحة أن يصيب هدفه |
| Bu, bayanlar baylar, benim Silahlı kuvvetlerimin varlığının arkasındaki mantıktır. | TED | هذا سيداتي سادتي السبب الرئيسي لتواجد القوات المسلحة |
| Silahlı kuvvetler şiddetin devlet tekelinde olmasını sağlar. | TED | القوات المسلحة تحرص على احتكار السلطة لاستخدام العنف |
| Babamı bir soyma bıçağı olan Silahlı Islami Grubundan kurtarabilir miydim? | TED | هل يمكن أن أحمي والدي من الجماعة الإسلامية المسلحة بواسطة سكين التقشير؟ |
| ve hukuk fakültesini bitiremedi. Otobüs oturduğu mahallenin sınırlarına geldiğinde Silahlı İslam Örgütünden adamlar tarafından bakılan | TED | عندما وصلت الحافلة إلى ضاحية مدينتها، توقفت عند نقطة تفتيش يرأسها رجال من المجموعة الإسلامية المسلحة. |
| Sonuncusu ama en önemlisi, Stasi'nin kendi Silahlı kuvvetleri vardı. | TED | أخيرًا وليس آخرًا، كان للستاسي قواتها المسلحة الخاصة. |
| Devlet dışı Silahlı grupları anlamak devam eden çoğu çatışmalar için önemli çünkü savaş değişti. | TED | تَفهم الجماعات المسلحة غير الحكومية هو المفتاح لحل لمعظم النزاعات الحالية، وهذا لأن الحرب قد تغيرت. |
| Yine de,bu durum Silahlı mücadele ve silahsız politikalarla alakalı. | TED | إن المقاومة المسلحة والسياسة غير المسلحة على ارتباط وثيق. |
| Silahlı gruplar karışık yapıdadır bugün. | TED | اليوم المجموعات المسلحة تعتبر منظمات معقدة. |
| Silahlı gruplar başka şeylerde yapar. Halkla güçlü bağlar kurar sosyal hizmetlere yatırım yaparak. | TED | المجموعات المسلحة تقوم بأعمال آخرى: يقومون ببناء علاقات قوية مع السكان بواسطة الاستثمار في الخدمات الاجتماعية. |
| Ayrıca Silahlı gruplar halkın gözünde kazanmayı da arıyor, Onlara devletin sağlamadığını sağlayarak: emniyet ve güvenlik gibi. | TED | المجموعات المسلحة تسعى أيضاً لاستمالة السكان بتقديم شيء لا توفره الحكومات نفسها : الأمن والآمان. |
| Ve şimdi bu durumu dünyada aynı süre içinde Silahlı saldırılarda hayatını kaybetmiş insanların sayısıyla karşılaştıralım. | TED | دعونا نقارن ذلك بعدد الناس الذين لقوا حتفهم بصورة مباشرة في الصراعات المسلحة حول العالم في نفس تلك الفترة. |
| Biz Silahlı birliklerin dünyada barınmasına izin verdiğimiz sürece, insanlar vatanlarından ayrılmaya devam edecek,- geride çocuklarını korunmasız bırakarak. | TED | حتى نوقف هيجان النزاعات المسلحة عبر العالم، ستستمر العائلات بالنزوح، وترك الأطفال مستضعفين. |
| Bu Silahlı huzursuzluk ve yeni de değil. | TED | هذا هو عدم الراحة المسلحة وهذا ليس بجديد |
| Haydutlar, Silahlı birliklerin karşısına çıkamaz. | Open Subtitles | هؤلاء المجرمون لا وجة لهم ليروه لفرقتنا المسلحة |
| Zırhlı kıvrılan midye solucanları deniz tabanı boyunca ve içinde sürünürek yeni bir ekosistem yarattı. | TED | تتلوى دودة البطلينوس المسلحة زاحفة عبر قاع البحر وداخله خالقة نظاما بيئيا جديدا. |
| Polis özel harekât! | Open Subtitles | الشرطة المسلحة! |
| FAA ile çalışmanı istiyorum. | Open Subtitles | حسنآ، أريدك أن تعمل مع "القوات المسلحة الأنغولية" |