| Aynı dönemde Takeshi İshiguro'nun muhteşem eserleri vardı: pirinç hamurundan yapılmış tuzluk ve biberlikler. | TED | وفي الوقت ذاته ، العمل الرائع من تاكيشي إيشيغورو، الذي صنع هذه الحاويات الجميلة للملح والفلفل المصنوعة من عجينة الأرز. |
| Sonra, palmiye yapraklarından yapılmış sepetler çıkardılar. | TED | هناك وضعوا السلال المصنوعة من سعف النخيل. |
| Hayır, buna sebep olan objeyi bularak kendini kanıtlayıp, tekrar ajan olamk istiyor olabilir. | Open Subtitles | كلا، مثل تعقب المصنوعة التي تفعل هذا كي يمكنها أن تثبت فائدتها وتنضم للمستودع |
| İlk önce objeyi bulalım. | Open Subtitles | أولًا، لنحصل على المصنوعة أريدكما أن تستجوبا سكان البلدة.. |
| Obje, hırsızın kuyumcuya girip gözden kaybolmasına izin veriyorsa neden şimdi kaybolmuyor? | Open Subtitles | إن كانت المصنوعة تسمح له بالدخول لمتجر الحليّ ثم يختفي، فلمَ لم يختفي بعد؟ |
| Yeni boyalar. Bir defasında bana getirdiğin beyaz istiridye kabuklarından yapılan boya. | Open Subtitles | لوحة جديدة , كتلك اللوحة المصنوعة من القشرة البيضاء التي أشتريتها لي |
| Tuvalet kağıdından yapılma çiçeklerle uğurlanmanız dışında. | Open Subtitles | إلا أنك كنت تتجولين على الزهور المصنوعة من ورق الحمام |
| Bizce bu objenin mermi dokunulmazlık özelliği var. | Open Subtitles | إننا نعتقد أن المصنوعة لديها حماية من الرصاص نوعًا ما |
| Kısa bir süre içinde, binlerce siyah ve beyaz kirlilikten yapılmış sanat eserleri küresel çapta ortaya çıkmaya başladı. | TED | وحالًا، الآلاف من الأعمال الفنية المصنوعة من التلوث الأبيض والأسود بدأت في الظهور على المستوى العالمي. |
| Bu bence yapılmış en iyi denizaltılardan birini temsil ediyor. | TED | هذا، باعتقادي، يعرض واحد من أجمل الغواصات الكلاسيكية المصنوعة. |
| Kütükten yapılmış yüksek duvarları ve karanlık girişi gördüğümde rüyadayken bile bunun sadece bir rüya olduğunu anlıyorum. | Open Subtitles | وعندما أرى الحوائط المصنوعة من الخشب والمدخل المظلم حتى وانا داخل الحلم أُدرك أن هذا مجرد حلم |
| Kendimize yollamak istedik. Çünkü cinayetleri durdurmaya çalışacağımızı biliyorduk fakat sadece objeyi almalıydık. | Open Subtitles | لأننا علمنا أننا لن نرى المصنوعة فحسب بل ستكون لدينا |
| Evet, eğer bu objeyi paketlemezsek Pete cennet merdivenini tırmanacak. | Open Subtitles | نعم، إذا نحن لا نُكيّسُ هذه المصنوعة اليدويةِ قريباً، بيت هنا يَقْفزُ السلم إلى السماءِ. |
| İkiniz bu objeyi alarak ve dünya çapında bir felaketi önleyerek iyi bir iş yaptınız. | Open Subtitles | -لقد قمتما بعمل رائع في استعادة تلك المصنوعة وتجنب كارثة عالمية.. |
| Geri döneceğiz, Obje üzerine yoğunlaşacağız ve izini süreceğiz burada ve şimdi. | Open Subtitles | سنعود للماضي ونتعرف على المصنوعة ونتعقبها في الوقت والزمان |
| Eğer ofisinde bir Obje varsa sadece gözlerin üzerinde olsun. | Open Subtitles | إن كانت لديه المصنوعة في مكتبه فقط راقبيها فحسب.. |
| Şu küçük meyve suyu paketlerini bilirsin ya kalay folyodan yapılan, hani içmek için pipet sokarsın? | Open Subtitles | أتعرفين علب عصير الفواكه الصغيرة الطازجة تعلمين تلك المصنوعة من رقائق المعدن مع قشة صغيرة فيها لفتحها؟ |
| Şu buruşuk, balina sidiğinden yapılan şeylere binlerce dolar harcıyorsun. | Open Subtitles | أقصد, أنتِ تنفقين الآلاف من مواد التجعيد تلك المصنوعة من بول الحوت |
| Şekerden ve zencefilli kekten yapılma evlerine adamı böyle çekeller. | Open Subtitles | هذا هو كيف قاموا بإغرائك بالدخول إلى منازلهم المصنوعة من خبر الزنجبيل |
| Yani eğer kayıp olsaydı tarama sistemi uyarı verirdi. Peki objenin o yarısı ne işe yarıyormuş? | Open Subtitles | إن كانت مفقودة لكان الفحص أعلمني وما الذي يقوم به نصف المصنوعة ذاك؟ |
| Yapısal bağlatılar çelikle birleştirilse de birçok el yapımı, bambu dubeller kullandık. | TED | التوصيلات الهيكلية لبناءاتنا مدعمة بوصلات من الفولاذ، لكننا نستخدم أيضا العديد من دبابيس الخيزران المصنوعة يدويا. |
| Kanında Yıldız Geçidi'nin yapıldığı elementten izler var. | Open Subtitles | هناك أثر للمادة المصنوعة منها ستارغيت في دمها |
| Toplu üretilmiş yemek aromasıyla, hayatın ölümlüğü ve geçiciliğinin bir hatırlatıcısı olarak. | Open Subtitles | هذا يُذكّرنا بالفنائيّة، وخروج الروح، مُتضامناً مع مؤسسي نكهة الطعام المصنوعة بالجملة... |
| Yeni üretilen bir top som bronzdan yapılmış bir top mermisini yeterli miktarda barut yardımıyla şaşırtıcı bir güçle fırlatabilirdi. | Open Subtitles | وجيل جديد من المدافع المصنوعة فى قوالب من البروم الصلب وتحشى بكمية مناسبة من مسحوق البارود لأعطاء المدفع قوة دفع مذهلة |
| Şöyle getir asileri, Çakıl taşlarından yayılan şırıltıları | Open Subtitles | لذا اجلب التمرّد الموجات المصنوعة من الحجارة |
| Tahta ve taştan yapılmış basit aletler yerine, İsrail şimdi demir saban, orak ve çapa ve askeri silahlara sahiptir. | TED | والآن، بدلا من الأدوات الخام المصنوعة من العصى والحجارة تمتلك إسرائيل الآن المحاريث والمناجل والجرافات والأسلحة العسكرية |