| Ancak diğer bir bilgi kaynağı daha var, daha etkili ve öncelikli bir bilgi. | TED | ولكن هناك مصدر آخر للمعلومات، وهو ما يمثّل في الواقع المعارف المسبقة. |
| Var olan bilgi ve sizin keşfettikleriniz, başta yetersiz ve diğer bilgilerle ilişkilendirmesi güç görünebilir. | TED | إن المعلومات الموجودة مسبقا و ما تكتشفه بنفسك قد يكون للوهلة الأول غريبا وصعبا للربط مع بقية المعارف. |
| Eski bir tanıdık. Ben şimdi Cotton Club'deyim. Onunla burada karşılaştım. | Open Subtitles | أحد المعارف القدامى ، إننى فى نادى القطن و ركضت إليه |
| Hala hukuk alanında bir ton bağlantısı var | Open Subtitles | و لا يزال لديه طن من المعارف في مجال تطبيق القانون |
| bağlantıları olan gizemli adam. Valiye özel hat. | Open Subtitles | الرجل الغامض ذو المعارف الذي سيقود إلى المحافظ |
| Kimsenin izini süremeyeceği bağlantılarım var orada. | Open Subtitles | انا املك بعض المعارف البعيدة عن الانظار في شيكاغو |
| Çok önem verdiğim bir tanıdığım var. | Open Subtitles | لدي أحد المعارف الذين أهتم لأمرهم كثيراً |
| Bunlardan biri, madde; çünkü bilgi birikimi bir çeşit | TED | أحدها المادة. بما أن نمو المعارف هو عبارة عن |
| bizim benzerlerimiz oluşturulabilir. eğer ki bunu gerçekleştirmek için gerekli bilgi ellerindeyse. | TED | وأي مربع في اي مكان في الكون يمكنه أن يكون محورا شبيها بمحورنا إذا كانت المعارف عن كيفية القيام بذلك موجودة هناك. |
| Eski dünyaya ait olan bütün o bilgi bir zamanlar bu mermer duvarlarin arasindaydi. | Open Subtitles | جميع المعارف في العالم القديم كانت ذات مرة داخل هذه الجدران الرخامية. |
| Orada arkadaşların vardır. Yüzlerce tanıdık insanlar. | Open Subtitles | يجب أن يكون لديك أصدقاء هناك و المئات من المعارف |
| Hatta o kadar iyisin ki bir arkadaş veya bir tanıdık, kocanla çıkacak olsa, umurunda bile olmaz. | Open Subtitles | في الواقع أنتي جيدة جداً حتى أنك لن تخافي إذا صديقة أو أحد المعارف بدأت بمواعدة زوجك |
| Bir tanıdık için merdivenleri uçarak inmezsin sen. | Open Subtitles | أنتِ لا تنزلين على الدرج بسرعة لأجل أحد المعارف. |
| Savunma avukatlığı zamanından Howard'ın çok bağlantısı var. | Open Subtitles | هوارد لديه العديد من المعارف من أيّام عمله كمحامي دفاع |
| Ne yazık ki, Interpol' ün Afrika' nın o bölgesinde çok fazla bağlantısı yok. | Open Subtitles | حسنا,لسوء الحظ الإنتربول ليس لديه الكثير من المعارف في ذلك القسم بالتحديد من أفريقيا |
| Hem Bob'un bir sürü bağlantısı var. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أن بوب لديه الكثير من المعارف |
| Siz ve sizin gibi... bağlantıları olan değerli birinin... kasabanın iyiliğini düşünmesi gerekmez mi? | Open Subtitles | أليس عليك أنت أو أي شخص يلح على إعلان عدم أهلية هؤلاء المعارف أن يفكر في خير المخيم؟ |
| Syd Pearson'ın parası ve bağlantıları çok. | Open Subtitles | قال السجين أن لديه المال وكذلك بعض المعارف |
| Sen nasıl istersen. Bir araştır. Benim doğru bağlantılarım var. | Open Subtitles | كل ما تريدينه ,لدي الكثير من المعارف لذلك |
| Tarih Kurumunda harika bağlantılarım var. | Open Subtitles | لديّ الكثير من المعارف في المجتمع التاريخي |
| Ticaret işinde çok tanıdığım var. Onlardan biri sana iş verebilir. | Open Subtitles | .أعرف الكثير من المعارف .وأي واحد منهم سيمنحكِ الوظيفة |
| Bir tanıdığı aradım ve bize gerçek bir kek işi verdi. | Open Subtitles | اتصلت ببعض المعارف وجلبت لنا عمل حقيقي للكب كيك |
| Çünkü çoğu Yahudi ailenin savaş sonrası yıllarında Amerika Birleşik Devletleri'nde akrabaları veya tanıdıkları vardı. | Open Subtitles | فعائلات كثيرة يهودية في السنوات اللاحقة للحرب كان لها شخص في الولايات المتحدة من الأقارب أو المعارف |
| Orada burada bazı tanıdıklarım var. Onlara soracağım. | Open Subtitles | كلا، سأخبركم بشيء، لدي بعض المعارف يمكنني السؤال في الجوار ومعرفة الأمر |