| Bu haritada, renkli alanlar su anlaşmazlıklarını temsil ediyor. | TED | على هذه الخريطة المناطق الملونة تمثل المناطق التي تنتشر فيها نزاعات على المياه |
| Moldova'ya ait bu haritada yeşil alanlar okullara yapılan harcamaların az; fakat eğitim çıktılarının iyi olduğu bölgeleri gösterirken kırmızı alanlar tam tersi durumu gösteriyor. | TED | في هذه الخريطة من مولدوفا، يظهر اللون الأخضر تلك المناطق التي لديها إنفاق منخفض على المدارس ولكن نتائج تعليمية جيدة، واللون الأحمر يظهر عكس ذلك. |
| Sıtmanın yaygın olduğu bölgelerde orak hücreli anemi ciddi bir evrimsel avantajdır. | TED | في المناطق التي ينتشر فيها هذا الطفيليّ، تقدّم طفرة الخلايا المنجليّة منفعّة تطوريّة مهمّة. |
| Bunu uygulamak için test yapmaya gerek yok, yani fazla testi olmayan bölgelerde de uygulanabilir. | TED | لا تحتاج لإجراء فحوصات لتطبيق هذه الفكرة، لذلك يمكننا تطبيقها في المناطق التي لا تملك هذه الفحوصات. |
| Bunlar gerçekleştiği bazı yerler. | TED | هذه هي المناطق التي استفادت من المشروع. |
| ve bu kısa video şu an üzerinde çalıştığımız bu hedeflerin birini gösteriyor. | TED | وهذا فيديو قصير يوضح لكم بعض المناطق التي نستهدفها ونعمل عليها |
| Yeni gelişim için yeniden planladığımız alanlarda insanların hayatlarında fark yaratacak alanlar oluşturmaya kararlıydım. | TED | لذا في المناطق التي خُططت لتطورات معينة، كنت مصممة على إنشاء أماكن من شأنها أن تصنع فارق في حياة الناس |
| Bu çoğunlukla pirinç, mısır ve tahıla bağlı olacağımız alanlar. | TED | هذه المناطق التي سوف نعتمد عليها غالباً في الأرز والذرة والقمح. |
| Onlara, nesnelerin adını bilemeseniz bile nesneleri parmakla gösterin dendiğinde işaret ettikleri alanlar bunlar. | TED | عندما نسألهم, إذا كنت لا تستطيع تسمية الجسم ,فقط أشر إلى مكانه. هذه هي المناطق التي يشيرون إليها. |
| Baskınların çoğu yeşil bölgenin çok ötesinde askerlerin "Reddedilmiş alanlar" dedikleri yerlerde gerçekleşiyordu. | Open Subtitles | أغلب الغارات كانت تقع بعيدًا عن المناطق الخضراء، في المناطق التي يدعوها الجيش بـ"المنفية". |
| Küresel ısınmanın buradaki buzulları erittiğini göreceğiz. Bu alanlara akın edecek sular Tarai’de bulunan bu ormansız alanlar tarafından bertaraf edilemez, çünkü ağaçlar kamış gibidir, mevsim geçişlerinde artan suyu emerler. | TED | وسوف نراقب الاحترار العالمي يجعلها تذوب. يأتي المزيد من المياه وفي المناطق التي أزيلت منها الغابات، هنا في ترى، لن تكون قادرة على استيعاب النفايات السائلة، لأن الأشجار مثل القش التي تمتص المياه الموسمية إضافية. |
| Yaşlanma nedeniyle gelişimi durmuş bütün bölgelerde, sinirsel aktivitede artış görüyoruz. | Open Subtitles | اننا نشهد زيادة في النشاط العصبي في جميع المناطق التي تتوقف دائماً في مراحل الشيخوخة الطبيعية |
| Ancak motorlu araçlarla ulaşılabilen bu bölgelerde geleneksel koruma anlayışı yavaş yavaş terk ediliyor. | Open Subtitles | لكن في تلك المناطق التي تصل اليها السيارات، هذه الضمانات التاريخية قلت. |
| Ellerindeki bölgelerde terörle mücadele konusunda ne kadar istekliler? | Open Subtitles | تساءلنا ماذا سيفعل الفلسطينيين وما هو مدى ألتزامهم بمحاربة الإرهاب في تلك المناطق التي يسيطرون عليها |
| Mavi çizgiye bakarsanız, bunlar sıtmanın az görüldüğü yerler, bu bölgelerde, HIV görülme sıklığı arttıkça cinsel partner sayısı hayli azalıyor. | TED | إذا نظرتم إلى الخط الأزرق و هو يشير إلى المناطق التي تنخفض فيها الملاريا فيمكنكم أن تروا في هذه المناطق أن عدد الشركاء الجنسيين ينخفض بشكلٍ كبير بينما يزداد انتشار فيروس نقص المناعة البشرية |
| Bu basit uygulamaya göre, hibe sahiplerinin bu bölgelerde henüz bir okulu finanse etmediğini görüyoruz. Okula gitmeyen çocuk sayısının en fazla olduğu bölgelerde yeni sorular ortaya çıkıyor: Kalkındırma yardımları yardımımıza en çok ihtiyaç duyanlara gerçekten ulaşıyor mu? | TED | يكشف هذا المزج البسيط أن الجهات المانحة لم تمول أياً المدارس في المناطق التي يكثر فيها عدد اﻷطفال بدون مدارس مما يثيرأسئلة جديدة. هل المساعدة الإنمائية تستهدف من هم الأكثر حاجة إلى مساعدتنا؟ |
| Mavi renkli görülen yerler ise yerdeki çekilmiş görselleri de eklediğimiz alanları gösteriyor. | TED | كل ما هو مغطى بالأزرق هو أحد المناطق التي قمنا بأخذ صور لها على أرض الواقع أيضا. |
| Saldırgan damarların ve arterlerin yüzeye en yakın olduğu yerler olan bilekler ve gırtlaktan uzak durmuş. | Open Subtitles | المجرم تفادى مناطق الجلد قرب المعصمين والحلق المناطق التي تكون الشرايين والأوردة |
| Sol kulağın arkası, çene ve omuz bölgeleri saldırganın David Clayford'ta da parçaladığı yerler. | Open Subtitles | خلف الأذن اليسرى, والفك ومنطقة الرقبة نفس المناطق التي هاجم مجرمنا الرقيب كلايفورد بها |
| ve nerede gerekli olduğunu bilmemek yardımın her zaman en çok ihtiyaç duyulan yerlerde yetersiz kalmasına neden oldu. | TED | وعدم معرفة أين احتيج للمساعدة دائما يضمن أن المساعدة تكون ناقصة في المناطق التي تحتاجها أكثر. |
| Bugün kıtlık, dünyanın en uzak ve savaş yoksunu ülkelerine sürüklenmiş. | TED | اليوم، المجاعة نُفِيَت بعيدًا نحو المناطق التي دمرتها الحرب. |
| ve bu bölgeler, oldukça kesin bir şekilde "akıl kuramı" devresi veya "zihinsel devre" olarak biliniyor. | TED | كلّ هذه المناطق التي يعرف أنّها جزء ممّا يسمّى بدائرة نظريّة العقل، أو الدائرة التعقليّة. |