| SECNAV, liman Katili'nin bir an önce bulunup yakalanmasını istiyor. | Open Subtitles | وزير البحريه يريد أن يتم إيجاد قاتل الموانئ واعتقاله سريعا. |
| liman amirleri bu bilgiyi topluyordu ve gemi kaptanlarına bilgiyi satıyordu. | TED | يقوم مُشرفو الموانئ بجمع هذه المعلومات وبيعها لربابنة السفن. |
| Tüm limanların derhal alarma geçmesini istiyorum. Tüm limanları kapayın. | Open Subtitles | اريد انذار جميع "الموانئ" ان يفعّل فوراً "اغلقوا كل "الموانئ |
| İlk 24 saatte bütün limanları ve uçuş pistlerini ele geçirdiler. | Open Subtitles | استولوا على كل الموانئ و المطارات في 24 ساعة الاولى . |
| Kesinlikle. Örneğin bunlar enerji sektörü altyapısı, yollar, köprüler, limanlar. | TED | من الممكن أن تكون في مجال البنية التحتية لإنتاج الطاقة، أو بناء الطرق، أو الجسور، أو الموانئ. |
| Kaliforniya sahilindeki limanlarda uyanıklığı ile yaşayan bir kuş. | Open Subtitles | الطيور التي تعيش معتمدة على ذكائها حول الموانئ على ساحل كاليفورنيا |
| Örneğin gemi kaptanlarının, limanlara güvenli şekilde girmeleri için, gelgitler hakkında bilgi edinmeleri gerekiyordu. | TED | فمثلا، احتاج قباطنة السفن إلى معرفة معلومات عن المد والجزر من أجل الرسو بأمان على الموانئ. |
| Olympic, İsrail Rivierası'nın en güzel limanlarına, son derece lüks gemi seferleri düzenleniyor. | Open Subtitles | شركة أوليمبك ترسم مخططنا الأكثر فخامة مع الموانئ العجيبة في شاطئ الإسرائيلي |
| Los Angeles Limanı. Dünyadaki en işlek limanlardan. | Open Subtitles | ميناء لوس انجلوس اشد الموانئ زحاما في العالم |
| Hamburg dünyanın en büyük limanlarından biri, Tommy. | Open Subtitles | هامبورغ هي أحد أكبر الموانئ في العالم |
| Ordu ve donanmayı alarma geçir, Sun Yat-sen'i buluncaya kadar liman ve istasyonlara fazladan adam yerleştir. | Open Subtitles | ضع الجيش والبحرية في حالة تأهب وضع رجالا على الموانئ حتى نجد سون يات سين |
| Bu Labbezanga'nın Afrika'daki en büyük liman olduğu dönem. Başka bir şey biliyor musunuz? | Open Subtitles | ذلك عندما كان لاغانزا من أعظم الموانئ في أفريقيا |
| liman Devriye Polisi. Körfezdeki imdat çağrısını cevaplarken ölmüş. | Open Subtitles | من شُرطة الموانئ ، ماتت أثناء إستجابتها لنداء من الخليج |
| "Lucky" ve diğer mafyaların limanları temiz tuttuğuna dair söylentiler var. | Open Subtitles | وهناك هذه القصص أن المحظوظ وعصابات أخرى ساعدوا بالحفاظ على الموانئ نظيفة |
| Asıl istedikleri ihtiyaç duyduklarında buradaki limanları kullanabilmek. | Open Subtitles | إنهم يريدون إستخدام الموانئ حينما يحتاجونهم. |
| limanları onun gibiler için arayan sivri gözlüler var. | Open Subtitles | هنالك أعين تُراقب جميع الموانئ من أجله. |
| Belli başlı bütün limanlar ve havaalanları gözetim altında olacak. | Open Subtitles | كل الموانئ والمطارات الرئيسية تحت المراقبة |
| Haritalara bakıp, güvenli limanlar ve koylar arayıp beni üzüntüden kurtaracak her şeye sıkıca sarılmayı yeğlerdim. | Open Subtitles | ولظللت أحدق بالخرائط بحثاً عن الموانئ والأرصفة والطرق وكلّ بادرة لسوء طالع قد يحدق بتجارتى |
| limanlarda çok fazla iç denetim vardır. | Open Subtitles | الموانئ لديها الكثير من الرقابة الداخلية |
| Buradan Pensacola'ya tüm limanlarda aranıyorsunuz. | Open Subtitles | عليكم رقابة في كل الموانئ من هنا و حتى بينساكولا |
| Bu da Nikhil, tüm dünyada sanatçılar kullanabilsin diye limanlara AIR-INK ulaştırırken. | TED | وها هو ذا ينقلُ إير إنك إلى الموانئ ليتمكن الفنانون حول العالم من استخدامه. |
| Çoğu, Danimarka limanlarına gidip İsveç'e geçme yolları aramıştı. | Open Subtitles | أكثرهم سافر إلى الموانئ الدانماركية "حيث أرادوا العبور إلى "السويد |
| Gideceğimiz yerlerden denize açılacağımız gemilerden ve kızlarla dolu limanlardan konuşurduk. | Open Subtitles | عن الأماكن التي سنزورها و السفن التي سنقودها و الموانئ التي سنسيطر عليها |
| Cobbler Körfezi, önemli limanlarından biri. | Open Subtitles | خليج كوبلر هو احد اهم الموانئ لهم . |
| - Üç aydır Afrika limanlarında fakat sana döndü | Open Subtitles | ثمانيه شهور فى الموانئ افريقيا ولكنه عاد اليك |
| Donanma bütün Çin limanlarının abluka altına alındığını bildiriyor. | Open Subtitles | البحرية تُعلن حصار كلّ الموانئ الصينية. |