| Bu muhbirler Ebu Halid Abdüllatif ve Walli Mücahid gibi insanları yakalar. | TED | هؤلاء المخبرين يعتقلون الناس مثل أبو خالد عبد اللطيف و والي مجاهد |
| Ve burada benim görmek için Cenova'ya gittiğim Mary Robinson gibi insanları görebilirsiniz, | TED | وبدأنا برؤية الناس مثل ماري روبنسون حيث قابلتها في جينيفا |
| Arkadaşım Taylor Urruela gibi insanlara baktığımda, -kendisi Irak'ta bacağını kaybetti ve iki büyük hayali vardı- | TED | عندما ننظر إلى الناس مثل صديقنا تايلور أورويلا، الذي فقد ساقه في العراق، كان لديه حلمان كبيران في حياته. |
| Bunun gibi insanlara yapılacak tek bir şey var. | Open Subtitles | هناك شيء وحيد يمكن فعله مع الناس مثل هذا |
| Ross gibi insanlar genelde bu tarz pantolon giymez. | Open Subtitles | الناس مثل روس لا يلبسون هذه الانواع من البناطيل |
| Eğer sadece Eckert gibi insanlar kalacaksa birliğin korunmasının ne önemi var? | Open Subtitles | ما هو نقطة في الحفاظ على الاتحاد يسكنها الناس مثل إيكرت؟ |
| Balon, Jön Asgeir Johannesson gibi insanların ortaya çıkmasına yol açtı. | Open Subtitles | لقد رفعت فقاعة أيسلندا كثير من الناس مثل جون اسجير جوناسون |
| Bu esnada biz de, aynı O.J. gibi, insanların hep göründüğü gibi olmadığını öğrendik. | Open Subtitles | وخلال تلكَ العملية، فهمنا أن الناس مثل أو جي ليسوا كما يبدون دوماً |
| Senin gibi insanları korkuturdum. Şimdi annen beni korkutuyor. | Open Subtitles | أنا تستخدم لتخويف الناس مثل أمك يخيفني. |
| Bazen kendime, Klaus gibi insanları neden hayatıma soktuğumu sorarım. | Open Subtitles | أوه! أنت تعرف، وأحيانا أسأل نفسي لماذا ترك الناس مثل كلاوس في حياتي. |
| Ama burada Peter gibi insanları cezalandırmak için bir sistem var. | Open Subtitles | نظام في مكان لمعاقبة الناس مثل بيتر. |
| Bilmemek, Tate gibi insanları çılgına çevirir. | Open Subtitles | عدم المعرفة هي ما تدمر الناس مثل (تايت) الحقيقةمهماكانتسيئةبشكل كبير ... |
| Stephanie gibi insanlara ulaşmaya çalıştım, ama bu filme katılmak istemedi. | Open Subtitles | حاولت الوصول إلى الناس مثل ستيفاني، لكنها لم ترغب في المشاركة في هذا الفيلم. |
| Bu gibi insanlara nasıl yardım ederiz? | TED | كيف يمكننا مساعدة الناس مثل أؤلئك؟ |
| Atticus Finch'in "Bülbülü Öldürmek" romanıyla yapmış olduğu gibi insanlara yardım etmek istemişimdir. | Open Subtitles | لقد أردت أن أساعد الناس مثل أتيكوس فينش لم في رواية ملهمة، "لقتل الطائر المحاكي". |
| Çünkü Ryan gibi insanlar kötü bir üne sahiptir. | Open Subtitles | لأن الناس مثل ريان تعطي الناس مثلنا سمعة سيئة. |
| Böyle bir sistem önceki çalışanların verilerine ayarlı ve şirketteki yüksek performansı olan çalışanlar gibi insanlar bulmaya ve işe almaya kurulmuş olmalı. | TED | هكذا نظام قد تم تمرينه على بيانات العاملين السابقة وأَعطي تعليمات ليجد ويوظف الناس مثل الموجودين في الشركة من ذوي الكفاءات العالية. |
| Neden Thomas Parr gibi insanlar bu kadar uzun zaman yaşarken diğerleri yaşayamaz? | Open Subtitles | لماذا بعض الناس مثل "توماس بار" يعيشون كثيراً ، بينما الأخرون لا |
| Aynı zamanda şirketler oyunlaştırmanın ve G nesli gibi insanların üzerindeki etkilerinden haberdar oldu. | TED | وقد أصبحت الشركات مدركةً لتوجه التلعيب وأثر الألعاب على الناس مثل جيل G. |
| Incoding'e yönelmek için benim paylaştıklarım gibi insanların deneyimlerini toplayarak yanlılığı belirleyen ve var olan yazılımı denetleyen platformlar oluşturmayı düşünmeye başlayabiliriz. | TED | إذن لنتحول للتشفير نستطيع البدء بالتفكير في بناء منصات تستطيع تحديد التحيز بواسطة جمع خبرات الناس مثل تلك التي شاركتها، أيضا التدقيق في البرمجة الحالية. |
| Doğada sadece 150 kadar Çin Timsahı kalmış durumda ve çoğu da hayatını bu timsahları korumaya adamış olan emekli çiftçi Chang Jin Rong gibiler tarafından bakım ve koruma altındadır. | Open Subtitles | يوجد 150تمساح تركت في البرية ولم يلقى العناية والاهتمام من الناس مثل المزارع المتقاعد شانق جن رونق ان االعيش للجميع. |