| Mühendislik değerlendirmelerinde/dergilerinde Bill rolünü şöyle tanımlamış: "Tartışmalara yol açarak sürece Dürüstlük katmak". | TED | في مراجعات الهندسة، وصف بيل دوره بـ "إدخال النزاهة في العملية بقيادة النقاش." |
| Ahlâk kurallarım böyle. Dürüstlük bunu gerektirir. Alerjilerim. | Open Subtitles | إنها أخلاق العمل , إنها النزاهة إنها الحساسية |
| ...aynı zamanda burada, birliğe tam anlamıyla bütünlük sağlamış kişilere gereksinim duymamızdan dolayı da çok önemli. | Open Subtitles | بل لأننا نحتاج هنا على اناس على درجات عليا من النزاهة |
| Bu şehrin daha önce hiç şahit olmadığı kaliteli, dürüst polis tavrıyla. | Open Subtitles | بإستخدام شيء لم تلحظه هذه المدينة الخير , النزاهة , وعمل الشرطة |
| Kamu Bütünlüğü Biriminden bir adam az önce ofisimden ayrıldı. | Open Subtitles | لقد غادر مكتبي قبل قليل رجل من مكتب النزاهة العامة |
| samimiyet, Dürüstlük bunlar geleneksel güzellik anlayışından çok daha önemli şeylerdir. | Open Subtitles | النزاهة, هي أشياء تفوق اهمية الجمال العادي... |
| Eğer içinde biraz Dürüstlük varsa o zavallı kızı üzmeden önce bu işi bitirirsin. | Open Subtitles | لو عندك ذرة واحدة من النزاهة لأنهيت العلاقة في الحال قبل أن تجرح المسكينة |
| Ama bu kararın, yaşının çok ilerisinde büyük bir Dürüstlük örneği. | Open Subtitles | لكن القرار الذي اتخذته يا بني، يظهر النزاهة |
| Anlamalısınız bu Dürüstlük zırvası hayatım boyunca empoze edildi. Değil mi baba? | Open Subtitles | عليكَ أنت تفهم بأنَ أمر النزاهة هذا بأكمله قلب حياتي بأكملها أليس كذلك يا أبي ؟ |
| Lider ya o ya da Dürüstlük abidesi Edison Davis olacak. | Open Subtitles | إما يكون هو أو سيكون سيناتور النزاهة إيديسون دايفيس. |
| Dürüstlük Ödülü'nü kazanmak için benim yardımıma ihtiyaç duyacağını düşündüğüm için dünyanın en aptal insanıyım ben. | Open Subtitles | انا اغبى واحدة في العالم لإعتقادي انك ستكون في حاجة مساعدتي لتفوز بجائزة النزاهة |
| Ve şu küçük kıllı elindeki bütünlük... - Pati... | Open Subtitles | ولدية الكثير من النزاهة في يده الصغيرة ذات الفروة |
| Sende istediğin kadar yükselecek bütünlük, istihbarat ve cesaret var. | Open Subtitles | لديك النزاهة والذكاء والجرأة كي يصعد نجمك كما تريد |
| Oradaki yerini kazanmanla bir bütünlük kazanacak. | Open Subtitles | ذلك يتطلب نوعا خاصا من النزاهة لتصلي إلى هنا |
| -Hadi bu lanet yerden çıkalım.Temiz ,dürüst yaşam bitti. | Open Subtitles | لنخرج من هنا بحق الجحيم إذا سمحتن يا سيدات سنوات النزاهة والعيش النظيف انتهت |
| Sanki hayatını o yönetiyormuş gibi davranıyordu, hayatının sona erdiğini ve hapse gideceğini söylüyordu, çünkü dürüst ve ahlaklı olmalıymış! | Open Subtitles | لقد كانت تتصرف كالقاضي على حياته بإخباره أنّ حياته قد إنتهت وأنه سيدخل السجن لأنها... لأنه عليها إظهار النزاهة والأخلاق |
| Haberleri Bütünlüğü bozmadan sunarsak, onlar da bu haberleri talep edeceklerdir. | Open Subtitles | سيرغب الناس بمشاهدة الأخبار,إذا أعطيتهم النزاهة. |
| Kamu Bütünlüğü Dairesinin dolu bir oy sandığı ile ilgili konuları araştırdığını düşünürsek. | Open Subtitles | بما أن مكتب النزاهة العامة يحقق في شأن صندق اقتراع بأصوات مزيفة |
| Artistik samimiyet, tamam mı? | Open Subtitles | رسالتي الفنية النزاهة. |
| Bir şirketin mali dürüstlüğü ortadan kalktı mı bu iş bitmiş demektir. | Open Subtitles | حالما يتم الطَعنُ في النزاهة المالية لشركة. تنتهي. |
| Bu sektörde dürüstlüğe pek rastlayamazsın. | Open Subtitles | ليس عادة تمر على هذه النوعية من النزاهة في عملنا. |
| Ben de onun döneminde doğruluğun ve dürüstlüğün gölgesinde hizmet ettim. | Open Subtitles | و أنا أخدمُ في ظلّ الأمانة و النزاهة اللتان مثلّتْهما فترته الرئاسيّة |
| Sürekli dürüstlükten ve kazanın seni nasıl değiştirdiğini anlatıyorsun. | Open Subtitles | تتحدثين عن النزاهة و عن مدى تغيير الحادثة لك |
| O da aynı senin gibiydi Martha. Cesur, dürüstlüğünüz aynıydı. | Open Subtitles | كانت تشبهك كثيراً يا مارثا نفس أسلوب النزاهة الفائقة |