| Kesinlikle Hollanda ticaret yollarından pay vererek. Ama yeterli olmaz. | Open Subtitles | نصيباً من طرق التجارة الهولندية, بالطبع ولكن هذا ليس كافياً |
| Babam İkinci Dünya Savaşı'nın başında Hollanda ordusunda askere alındığında neler olduğunun hikayesi. | TED | قصة ما حدث حينها عندما كان مجنداً في القوات الهولندية في بداية الحرب العالمية الثانية |
| Bir kere, zamanın Hollanda resminde, bir kadının ağzının açık olması cinsel uygunluğa işaret ediyordu. | TED | وفي ذاك الوقت، في اللوحة الهولندية إذا كان فم المرأة مفتوح، فهو يشير إلى توفرها جنسياً |
| Normal boyalardan 35% daha pahalı çünkü Dutch Boy insanların hakkında konuştuğu dikkate değer bir kutu yaptı. | TED | لأن بوي الهولندية صنعت علبة يتحدث عنها الناس، لأنها ملحوظة. |
| Anlaşılan Suudi Dışişleri Bakanlığı Hollandalı yetkililerle arka kapılardan temasa geçmişler. | Open Subtitles | يبدو أن وزارة الخارجية السعودية تعمل بقنوات خلفية مع السلطات الهولندية. |
| Bunu şu şekilde anlatayım, eğer sadece Hollandaca bilen ve kansere karşı tedavisi elinde olan biri ile tanışsam, onu Britanya Üniversitesi'ne girmekten alıkoyar mıyım? | TED | دعوني أوضح بطريقة أخرى إذا قابلت شخص ما يتحدث الهولندية فقط ولديه علاج للسرطان هل سأوقفه من دخول جامعتي الإنجليزية؟ |
| 1 ay sonra, Norveç polisi Hollanda polisinden bir mesaj aldı. | TED | لكن بعد شهر، تلقت الشرطة بالنرويج رسالة من الشرطة الهولندية. |
| Ama Hollanda polisi dalgıç kıyafetinin içine dikili bir RFID çipinden iz sürmeyi başarmıştı. | TED | لكن تمكنت الشرطة الهولندية من تقفي أثر البدلة بفضل رقاقة إلكترونية كانت مخيطة في البدلة. |
| Hollanda gemileri, Avrupa'da kâr elde etmek için Asya'dan büyük miktarlarda baharat ithal ediyorlardı. | TED | السفن الهولندية استوردت البهارات من آسيا بكميات كبيرة جداً لتجني أرباحاً في أوروبا |
| 1600'lü yıllarda, Hollanda Doğu Hindistan Şirketi, yüzlerce gemiyle tüm dünyada altın, porselen, baharat ve ipek ticareti yürütüyordu. | TED | في القرن السادس عشر قامت شركة الهند الشرقية الهولندية بتوظيف مئات السفن لتجارة الذهب، والخزف، والتوابل، والحرير حول العالم. |
| bunun oldukça tuhaf olduğunu düşündüm, sanki Hollanda hükümeti birilerine eposta gönderiyormuş | TED | بدا لي الامر غريباً جداً .. فهل من العادة ان ترسل الحكومة الهولندية ايملات للشركات هكذا ؟؟؟ |
| Arnhem'deki Hollanda Direnişi'nden haber aldık. | Open Subtitles | لقد تلقينا إتصالا من المقاومة الهولندية في أرنهيم |
| Dutch East lndies. Shore leave. | Open Subtitles | ,جزر الهند الشرقية الهولندية ورقة الشاطئ |
| Eğer bir şey kalırsa da Dutch'tan önce toplayacağım. | Open Subtitles | اذا كنا نستطيع العثور على شيء قبل الهولندية يحصل يديها على كل شيء. |
| Onun toplanması Dutch kıza yakın. | Open Subtitles | انه قريبا جدا من الفتاة الهولندية |
| Bu hisseleri Avrupa'daki liman ve kahvehanelerde satarak Hollandalı şirket, farkında olmadan dünyanın ilk borsasını icat etmiş oldu. | TED | ببيع تلك الأسهم في محال القهوة وموانئ الشحن عبر القارة، بذلك ابتكرت شركة الهند الشرقية الهولندية أول بورصة في العالم. |
| Hala, öyle yayılmış kalmış şekildeki Hollandalı kadını görüyorum. | Open Subtitles | كنت ارى الفتاه الهولندية هكذا طوال الوقت |
| Kitapçıdaki adam dedi ki; dört günde Hollandaca öğrenebilirmişim. | Open Subtitles | والرجل في محل الكتب, اخبرني أنه يمكنني أن أتعلم الهولندية في 4 ايام |
| Sürgündeki Flaman hükûmeti, demiryolu çalışanlarını greve çağırdı ve Alman desteğinin kesilmesini istedi. | Open Subtitles | الحكومة الهولندية فى منفاها دعت عمال السكك الحديدية للأضراب لشل حركة الأمداد للجيوش الألمانية |
| Flaman yasaları ikinci bir emre kadar ayniyle vâki kalacaktı. | Open Subtitles | ستظل القوانين الهولندية سارية حتى إشعار أخر |
| hollandaise sosu katılaşmış önlüklü adam söylüyor. | Open Subtitles | هذا ما يقوله الرجل الذي يرتدي المئزر صانع الصلصة الهولندية المتكتلة |
| İyi günler, ben Almanca bilmiyorum. Bir paket sigara verir misiniz, lütfen? | Open Subtitles | مرحبا انا لا اتحدث الهولندية انا فقط احتاج علبة سجائر لو سمحت |
| Flemenk hep barış ve aşka gitmeden önceki bir çift ilaç masrafları ama başka bir şey yok. | Open Subtitles | ثنائي من مزوّدي المخدّرات، و قبل السفرة الهولندية كانا يعيشان بسلام و محبّة .لكن لا شيئ آخر |
| Kendimle e-posta sohbeti yapıyorum, Felemenkçe. | Open Subtitles | أدير محادثة بريد إلكتروني مع نفسي. باللغة الهولندية. |
| Şu holandez sosunu bile. Verin bakayım. | Open Subtitles | حتى تلك الصلصة الهولندية أعطيني ذلك |