|     Yıllardır aklında olan biri olabilir ya da yanında duran, yırtık kot pantolonlu motosikletine parça alan adam olabilir.     | Open Subtitles |      قد يكون شخصاً شاهدتهِ لسنوات, أو قد يكون الشاب الواقف جنبك مرتدياً بنطال ممزق يشتري قطع غيار لدرّاجته النارية.     | 
|     - Çok. Barda duran beyefendi tarafından öldürüldü. Bize bakan.     | Open Subtitles |      قتله الرجل الواقف عند البار الذي ينظر إلينا     | 
|     2 milyon doların önünde duran... bu adamın... ne vergi dairesinin ne de bir başkasının ruhu duymadan... para yürütmesi işten bile değildi.     | Open Subtitles |      كانت مسؤولية هذا الرجل الواقف هنا أمام 2 مليون دولار,أن يسرق النقود من الأرباح بدون علم مصلحة الضرائب , أو أي شخص     | 
|     Orada duran küçük çocuğu değil mi?     | Open Subtitles |      هل بأمكانك رؤية الفتي الصغير الواقف هناك     | 
|     Şuradaki hüzün çuvalını görüyor musun?     | Open Subtitles |      حسنا انت ترين كيس الحزن الكبير الواقف هناك ؟     | 
|     Aslında kötü hislerim, arkandaki, elinde büyük bir silahla duran adamla ilgili.     | Open Subtitles |      شعوري السيء أكثر من الرجل الواقف خلفك مع بندقية كبيرة     | 
|     Dahası, bu tören de kandırmaca... çünkü önünüzde duran şu adam...     | Open Subtitles |      ماذا اكثر من ان جميع هذه الرسميات هي خدعه لان هذا الرجل الواقف امامكم     | 
|     Bayan D'Agostino, önünüzde duran beyefendiyi nişanlınız ve gelecekteki eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?     | Open Subtitles |      الأنسة داقوستينو،هل تعترفي بأن السيد الواقف قبلك بأنه خطيبك وزوج المستقبل؟     | 
|     Bayan, Napolitano, önünüzde duran beyefendiyi nişanlınız ve gelecekteki kocanız olarak kabul ediyor musunuz?     | Open Subtitles |      أنسة نبوليتانو هل تقري بأن السيد الواقف امامك بأنه خطيبك وزوجك مستقبلا؟     | 
|     Bayan Reed, önünüzde duran beyefendiyi nişanlınız...     | Open Subtitles |      أنسة ريد هل تقرين بأن السيد الواقف امامك     | 
|     Dur bir dakika.Şu çimli tepecikte duran adamda silah var.     | Open Subtitles |      انتظر لحظة ذلك الرجل الواقف في العشب لديه بندقية     | 
|     -Biri son nefesini verirken başında duran kişi olmak istemediğimi zor yoldan öğrendim.     | Open Subtitles |      أجل تعلمت بالطريقة الصعبة أنني لن أكون الرجل الواقف أمام أحد عندما يأخذ أنفاسه الأخيرة     | 
|     Hepinizin ne düşündüğünü biliyorum. "Sınıfın önünde duran, bizle aynı yaştaki bu harika adam da kim?     | Open Subtitles |      أعلم بماذا تفكرون من هذا الشخص البرّاق الواقف بواجهة الصف؟     | 
|     Yani, odasının dışında duran herhangi biri de olabilirdi.     | Open Subtitles |      يمكن أن يكون الشّخص الوحيد الواقف خارج غرفته.     | 
|     Karşında duran bu suret bir kopyadan fazlası değil. Gerçek bedenim şu anda Kral'a doğru yol alıyor.     | Open Subtitles |      الواقف أمامك مجرّد نسخة منّي، أما جسدي الحقيقيّ في طريقه للملك.     | 
|     Ama şu anda önümde duran adama yardım etmek istemiyorum. Saçın berbat olmuş.     | Open Subtitles |      لكن ليس لدي رغبة في مساعدة الشخص الواقف امامي الان     | 
|     Karşımda duran damat Oh Chang Min, Tanrı'nın huzuruna çağrılmadan önce tıp fakültesindeki profesörlük günlerimde favori öğrencimdi.     | Open Subtitles |      العريس أوه تشانغ مين الواقف أمامي الآن كان طالبي المفضل عندما كُنت استاذ في كلية الطب قبل أن أصبح راهب     | 
|     Karşınızda duran kişi hanımlar dünyanın en büyük acapella hayranı olur.     | Open Subtitles |      الواقف أمامكن، يا سيدات، هو أكبر أنصار الغناء بدون موسيقى في العالم     | 
|     Şuradaki çulsuz pengueni görüyor musun?     | Open Subtitles |      أترى هذا الرجل الفقير الضعيف الواقف هُناك ؟     | 
|     Ortadaki kişiyi tanıdınız mı?     | Open Subtitles |      هل تعرفتم علي الشخص الواقف بالمنتصف ؟     | 
|     Bentham'a göre, araba faydacı bir etiğe göre hareket etmeli: büyük çaptaki hasarı en aza indirgeyecek şekilde hareket etmeli, bu eylem bir tanığı öldürecek olsa da, bu eylem bir yolcuyu öldürecek olsa da.      | TED |      يقول بينتام أن على السيارة أن تتبع الأخلاقيات النفعية: عليها أن تخطو الخطوة التي ستقلل مجموع الضرر -- حتى وإن كانت ستقتل الرجل الواقف حتى وإن كانت هذه الخطوة ستقتل الراكب.      |