| Sen tek adam olmak istiyorsun. Senin tek adam olman gerekiyor. | Open Subtitles | تريد أن تكون الشخص الوحيد أنت يجب أن تكون الشخص الوحيد |
| Mulder'ı bulmanın tek yolu kendini gerçeklere açmak. | Open Subtitles | الطريق الوحيد أنت ذاهب إلى البحث مولدر أن يعطي إلى الحقيقة. |
| Bir bebek daha istemenin tek nedeni, boşluğu doldurmak. | Open Subtitles | السبب الوحيد أنت هَلْ تريد طفل رضيع آخر أَنْ يَمْلأَ ذلك الفراغِ داخل منك. |
| Şimdi iyi olduğun tek şeyi tekrar bırakacak mısın? | Open Subtitles | لذا، الذي، أنت ذِهاب لتَسليمهو كُلّ ثانيةً، الشيء الوحيد أنت هَلْ جيّد في؟ |
| İyi olduğun ve aynı anda dandik ve amaçsız olmayan tek şeyi. | Open Subtitles | بشكل حرفي الشيء الوحيد أنت سَبَقَ أَنْ كُنْتَ أبداً جيّد في الذي لَمْ يُتغوّطْ و عديم الجدوى كلياً. |
| İyi olduğun tek şeyin 31 çekmek olduğunu ve seni işe nasıl oldu da aldığını bilmediğini söylüyor. | Open Subtitles | ويقول إنه الشيء الوحيد أنت جيّد في الرجيج أمامه. |
| Burada olmanın tek sebebi ilk başta uyuyup kaçırmama rağmen Youens'in parçacık fiziğini finaline tekrar girmeme izin vermesi. | Open Subtitles | الذين يريدون كل هذا التدريب. السبب الوحيد أنت هنا لأن Youens اسمحوا لي أن أغتنم بلدي فيزياء الجسيمات النهائية |
| Bu senin ve eşinin üzerinde anlaştığı tek şey gibi görünüyor. | Open Subtitles | ويبدو أن هذا هو الشيء الوحيد أنت وزوجتك توافق على. |
| Ruhsal bozukluk olarak tedavi ettiğin tek şey uykusuzluktur! | Open Subtitles | الإضطراب العقلي الوحيد أنت أَبَداً عالجتَ أرقُ! |
| Henüz evlenmemiş olmanızın tek nedeni Kaynak'tı ve şimdi o ölünce, o uzun yola girmeye çok yakınsın. | Open Subtitles | حَسناً، السبب الوحيد أنت مَا أصبحتَ مُتَزَوّج بسبب المصدرِ، والآن بأنّه ميتُ، أنت أقرب شيئاً ما إلى الأَخْذ الذي يَتمشّى في الممرِ لمدة طويلة جداً. |
| Yeterince zeki olan tek kişi. Sen becerememiştin, unuttun mu? | Open Subtitles | الشخص الوحيد أنت لم تستطع هل تذكر؟ |
| Onu öldürmeyecek tek şeyin, kurtuluş olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | -أخاف أن يقوم بأذيتها -سيقوم بقتلها هذا هو الخلاص الوحيد أنت من أخبره بذلك |
| Ölüm tek kurtuluş yolu. Ona bunu sen söyledin. | Open Subtitles | هذا هو الخلاص الوحيد أنت من أخبره بذلك |
| tek fark, senin bir şeyler yapacak gücünün olmaması. Darlene... | Open Subtitles | فقط الفرق الوحيد أنت منزوع السلطة لفعل الشيء نفسه " دارلين " |
| Ben ise rüzgarın soğuk estiği güvenebileceğin tek şeyin kimseye güvenmemek olduğu bir yerden geliyorum. | Open Subtitles | أَجيءُ مِنْ a مكان حيث تَنْفخُ الريحَ برودةً والشيء الوحيد أنت يُمْكِنُ أَنْ تَعتمدَ عليه بأنّك لا تَستطيعُ إعتمدْ على أيّ شئِ. |
| Çünkü seni kaçıran tek şeyin azmış hormonların olduğunu anlamak için yalan makinesine ihtiyacım yok, serseri! | Open Subtitles | أنا لست بحاجة إلى لا كاشف كذب لإخباري الشيء الوحيد... أنت إختطفت من قبل كنت ك هيجان الهورمونات، أنت شرير! |
| Bakın, Dr. Cox, biraz düşündüm ve şu an hastanede olmamanızın tek sebebinin korkmanız olduğuna karar verdim. | Open Subtitles | النظرة، الدّكتور Cox، أنا كُنْتُ عَمَل الكثير مِنْ تَفْكير، وأعتقد السبب الوحيد أنت لَيسَ أسفل في تلك المستشفى الآن بأنّك خائف. |
| Salazar tek umudumuz. Haklıydın. | Open Subtitles | (سالازار) هو أملنا الوحيد أنت كنت على حق |
| Beni anlayan tek kişi sensin. | Open Subtitles | يفهمني الذي الوحيد أنت |
| tek çocuk sensin. Bunu biliyorsun. | Open Subtitles | أنت الطفل الوحيد أنت تعلم ذلك |