Ve beni sevdiniz çünkü kavga etmediğiniz... tek kişi bendim, biliyor musunuz? | Open Subtitles | و أنتم تحبوني لأني الشخص الوحيد الذي لا يتشاجر معكم , أتفهمون؟ |
Beceremeyen tek kişi sensin göt herif! O kadar adam arasından tek buruşuk aletli sensin! | Open Subtitles | انت الشخص الوحيد الذي لا يمكنه المضاجعة ايها الاحمق يا ذو القضيب المرخي |
Adamlarının dayanamayacağı yegâne şey nedir? | Open Subtitles | ما هو الشيء الوحيد الذي لا يستطيع رجاله مقاومته؟ |
Olabilir ama sahip olmadığı tek şey hayal gücü. | Open Subtitles | ربما, لكن الأمر الوحيد الذي لا تملكه هو الخيال |
Ama sahip olamayacağı tek şeye sahip olabilirim. | Open Subtitles | لكني أستطيع أخذ الشيء الوحيد الذي لا يمكنه أخذه |
Bu yine de elimizde olmayan tek şeye mal olacak, zaman. | Open Subtitles | سيتطلبُ ذلكَ الشيء الوحيد الذي لا نملكُه: الوَقت |
Dedi ki, orada eksik olan tek şey ki bir an önce olması için can atıyorlarmış iyi bir Zenci aileymiş. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لا يملكونه في حيهم اللطيف ويتلهفون علي وجوده هو أسرة من الملونين |
Sen bir şey gizlemek zorunda olmadığım tek kişisin. | Open Subtitles | "أنتِ الشخص الوحيد الذي لا أضطرّ إلى إخفاء أيّ شيء عنه" |
Ona biraz daha zaman vermeliyiz. Zaman sahip olmadığımız tek şey. | Open Subtitles | الوقتُ هو الوحيد الذي لا نملكه |
Çocukluğumda saklambaç oynarken "1 hipopotam, 2 hipopotam" diye sayma gereği duymayan tek kişi bendim. | Open Subtitles | في طفولتي كنا نلعب الأستغماية كنت الوحيد الذي لا يقول : |
Ayağımdaki şişlikten korkmayan tek kişi sensin. | Open Subtitles | انت الوحيد الذي لا يخاف من الورم الذي في اصبعي |
Bunu bilmeyen tek kişi, annem. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي لا يعلم بأني شاذ هي والدتي |
O ilişkiyi bilmeyen tek kişi Angustu. | Open Subtitles | أنجوس كان الوحيد الذي لا يعرف شيئا حيال هذا |
Asla vazgeçemeyecekleri yegâne şey arazidir. | Open Subtitles | إنه الشيء الوحيد الذي لا يمكنك صنعه |
Ölüm ve hastalık, Buffy'nin muhtemelen savaşamayacağı yegâne şeyler. | Open Subtitles | الموت و المرض من الأشياء , من المحتمل الشيئ الوحيد , الذي لا تستطيع (بافي) محاربته |
Yanımda olmadığı tek zaman hapiste olduğum zamandı. | Open Subtitles | الوقت الوحيد الذي لا أحضره كان عندما كنتُ مُغلِقً عليه |
Henüz sahip olmadığı tek şey ise zaman. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لا يمتلكه بعد هو الوقت. العمر. |
Sahip olamayacağı tek şeyi istiyor. | Open Subtitles | انه يرغب بالشيء الوحيد الذي لا يملكه |
Sahip olamayacağı tek şeyi arzuluyor. | Open Subtitles | انه يرغب بالشيء الوحيد الذي لا يملكه |
Buraya ait olmayan tek şey bu bant. | Open Subtitles | هذا اللاصق هو الشيئ الوحيد الذي لا يناسب المكان هنا |
Hâlâ küçük bir kabadayı olan tek Suzuran mezunu sensin. | Open Subtitles | انت خريج سوزوران الوحيد الذي لا يزال فاشلاً |
- Hayır. Zamanım yok, Dr Bennett. Sahip olmadığım tek şey bu. | Open Subtitles | ليس لدي الوقت أيتها الطبيبه ( بينيت ) الوقت هو الشي الوحيد الذي لا أملكه |
Sahip olmadığımız tek şey zaman, Don. | Open Subtitles | الوقت هو الشيء الوحيد الذي لا نملكه يا (دون) |