| Çünkü dördüncü şüpheli, her iki olay yerinde hiç kımıldamamış olan tek kişi. | Open Subtitles | لان المشتبه به الرابع هو الوحيد الذي لم يتحرك بكلتا الجريمتان ولا بوصة |
| Bilmeyen tek kişi vardı, o da şu an size bakıyor. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي لم يعرف هو الذي يحدّق إليكَ بغضب الآن |
| Bu çok garip. Bu işlemden geçmemiş olan tek kişi bendim. | Open Subtitles | أمر مثير للسخرية، أنا الشخص الوحيد الذي لم يحظَ بهذه التجربة |
| bir tek sen vardın, yenmeme izin vermeyen! | Open Subtitles | كنت أنت الشخص الوحيد الذي لم يجعلني أتمكن من الفوز |
| Aklıma gelmeyen tek şey, hiç kimsenin mümkün olabileceğini düşünmediği tek şey sentetik bir oksijen taşıyıcısı kullanmaktı. | Open Subtitles | الشيءالوحيدالذيلمأفكّربه، الشيء الوحيد الذي لم يظنّ أحد أنهُ ممكن كان هو إستخدام ناقل الأوكسجين الإصطناعي |
| Maymunyüz, seninle evlenmek hayatımda pişman olmadığım tek şeydir. | Open Subtitles | الزواج منكِ الشيء الوحيد الذي لم أتردد في الإقدام عليه |
| Ve, o zamanlar, ne yaptığını bilmeyen tek kişi ben değildim, | TED | وفي ذلك الوقت، كان حقا لست الوحيد الذي لم أكن أعرف ما كنت أفعله |
| Yeni yöneticiyle tanışmayan tek kişi sendin. | Open Subtitles | أنت المزارع الوحيد الذي لم يقابل صياد الجوائز |
| O hayvandan korkmayan tek kişi Luke'tu. | Open Subtitles | الوحيد الذي لم يخاف من هذا الحيوان هو لوك |
| Hayalleri gerçekleşmeyen tek kişi sen misin? | Open Subtitles | أتظنين أنك الشخص الوحيد الذي لم تتحقق أحلامه؟ |
| Bulmacayı tamamlayamayan tek kişi şu şişman olanı. | Open Subtitles | الوحيد الذي لم يستطع إنهاء الأحجية هو السمين |
| Bu film yüzünden para kaybetmeyen tek kişi bendim. | Open Subtitles | كنت الوحيد الذي لم يخسر المال في المشروع |
| Hepimiz burada aylaklık ederken çalışan tek kişi olmak nasıl bir duygu? | Open Subtitles | ما الذي يعنيه أن تكوني الشخص الوحيد الذي لم ينهي عمله في الوقت المحدد؟ |
| Bana, öyleymişim gibi davranmayan tek kişi sendin şu ana kadar. | Open Subtitles | .. لقد كنتِ الشخص الوحيد الذي لم يعاملني على هذا الأساس، حتى الآن .. |
| Bu olaylarda beni savunmayan tek kişi sensin. | Open Subtitles | الوحيد الذي لم يدعمني أبداً في كل هذا هو أنت |
| Bütün kasabamız kurudu ama bundan etkilenmeyen tek kişi başkan. | Open Subtitles | البلدة بأكملها تعاني من الجفاف والعمدة هو الوحيد الذي لم يتأثر بهذا |
| Babanın Matterhorn'a tırmanıp parmağını kaybetmeyen tek kişi olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرفين أن آباكِ تسلق جبل ماتاهورن كان الوحيد الذي لم يخسر إصبع قدم |
| Neden dans kursuna katıldığını söylemeyen bir tek sen kaldın. | Open Subtitles | أنت الوحيد الذي لم يصرح عن سبب تعلمه الرقص . |
| Çok heyecanlı, çünkü bugün evleniyor. Bu arada hastanede davetli olmayan bir tek ben varım. | Open Subtitles | إنه متحمس لأنه سيتزوج هذا اليوم وبالمناسبة ، أنا الشخص الوحيد الذي لم يدعى للحفل |