| Ama gariptir ki yeni bir şey yapabilmemizin tek yolu o boşluğa adım atmaktır. | TED | وحتى الآن، المفارقة هي أن السبيل الوحيد الذي يمكننا أبدا أن نفعل أي شيء جديد هو أن نخطو في هذا الفضاء. |
| Emin olabileceğimiz tek şey, her zaman tehlike altında olduğumuzdur. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمكننا التأكد منه هو أن الخطر يلازمنا دائماً. |
| Sizin için yapabileceğimiz tek şey bir şarkı çalmak. | Open Subtitles | أعتقد ان الشيء الوحيد الذي يمكننا فعله هو أن نشغل لكم أغنية. |
| Yapabileceğimiz tek şeyin, kanıtlar toplayıp bunları dışarı çıkarmak olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | لقد قال أن الشيء الوحيد الذي يمكننا القيام به هو القيام باخراج الدليل |
| Bu bizim tek şansımız şimdi gidersek. | Open Subtitles | أعني هذا الشيء الوحيد الذي يمكننا عمله الفرصة الوحيدة لدينا |
| Bakabileceğimiz tek yer burası değil. | Open Subtitles | إن هذا ليس المكان الوحيد الذي يمكننا البحث فيه |
| Bu insanlar için özgürlüklerini kazandılar ifadeleri artık basmakalıp olsa da bugün Macarlar için söylenebilecek tek şey budur. | Open Subtitles | صار من المبتذل أن نقول للالناس أنهم نالوا حريتهم لكنه الشيء الوحيد الذي يمكننا قوله اليوم للهنغاريين |
| Bu parti Noel'deki tek eğlencemiz. | Open Subtitles | لكن أنه الشيئ الممتع الوحيد الذي يمكننا فعلة لعيد الميلاد |
| Yapabileceğimiz tek şey bu. | Open Subtitles | هذا هو الشيء الوحيد الذي يمكننا القيام به. |
| Garanti edebileceğimiz tek şey bu sıçanların üremeye devam edecekleri. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمكننا ضمانه... أنّ هذه الجرذان ستمارس الجنس... |
| Ayrıca, tüm bu ayakkabıların parasını ödeyecek tek şey orası.. | Open Subtitles | إلى جانب ذالك هذا سيكون الشيء الوحيد الذي يمكننا فعله لدفع سعر الأحذية |
| Ama öğrenci salonu öğretmenler olmaksızın takıldığımız tek yer. | Open Subtitles | ولكن استراحة الطلاب هي المكان الوحيد الذي يمكننا أن نكون فيه دون تعليق المعلمين |
| Bu da demektir ki bizim çıkabileceğimiz tek yer... | Open Subtitles | ..هذا يعني بأن المكان الوحيد الذي يمكننا الوصول إليه لـ |
| Şu an yapabileceğimiz tek şey çabaladığınızı kanıtlamak. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمكننا أن نفعله الأن أن نجعل القضية في جلسة الاستماع تبدو وكأنكم فعلتم أفضل ما بوسعكم |
| Artık yapabileceğimiz tek şey onun yarattıklarını öldürmek. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمكننا فعله الآن قتل ما صنعوه |
| Annem ve babam duymadan tartışabileceğimiz tek yer burasıydı. | Open Subtitles | هذا هو المكان الوحيد الذي يمكننا الإجتماع فيه بدون علم والدي |
| Biraz özelimizin olduğu tek yer burası. | Open Subtitles | هذا المكان الوحيد الذي يمكننا أن نحصل فيه على الخصوصيه |
| Aracı bulana kadar, yapabileceğimiz tek şey... | Open Subtitles | حتى نجد هذه السيارة الشيئ الوحيد الذي يمكننا فعله |
| Söylediğim şey, elimizdeki tek kanıtın ya da araştırabileceğimiz tek detayın sizin tarifiniz olduğu. | Open Subtitles | كل ما أقوله هنا هو أن الدليل الوحيد الذيلدينا, الشيء الوحيد الذي يمكننا الاستناد عليههووصفك. |
| Çünkü zor zamanlarda, evladın tek güveneceği kişinin annesi olduğunu biliyor. | Open Subtitles | لأنّها تعرف أن في وقت المِحنة، الأم هيّ الشخص الوحيد الذي يمكننا اللجوء إليه |