| Hatta öyle yakışıklı görünüyorsun ki, bu odadan çıkmamız lazım yoksa galayı kaçıracaksın. | Open Subtitles | ،وتبدو في غاية الوسامة إمّا علينا الخروج من هذه الغرفة أو ستفوّت افتتاحيتك |
| O kadar zengin olmasa bu kadar yakışıklı olur muydu acaba? | Open Subtitles | أتسائل ان كان سيظل بنفس الوسامة اذا لم يكن غنيا |
| Seninle gurur duyuyorum. Orada çok yakışıklı görünüyordun. | Open Subtitles | عزيزي، أنا فخورة جداً بك بدوت في غاية الوسامة على المنصة |
| Demek istediğim herkes senin kadar yakışıklı olamaz ki. | Open Subtitles | أعني.. ِ لا يمكن للجميع أن يولدوا بهذه الوسامة |
| yakışıklılık da gereklilik olmalı. | Open Subtitles | ويجب أن تكون الوسامة ضمن الشروط المطلوبة كذلك. |
| Kaplanın sana pençeleriyle dokunmasına izin Ver de bak bakalım o kadar yakışıklı olabiliyor musun? | Open Subtitles | دع هذا النمر ينشب مخالبه فيك ولن تبقى بهذه الوسامة |
| Çelik yeleği olmayan birini yakışıklı bulur musun ki? | Open Subtitles | هل تنجذبين الى الوسامة ام الجسم المتليء ؟ |
| Çok yakışıklı, yeni anestezi uzmanını tanıyor musunuz? | Open Subtitles | أتعرفون يا رفاق طبيب التخدير بالغ الوسامة الجديد؟ |
| Hâla annesiyle yaşayan işsiz biriyle çıkmak zorunda kalmam yeterince kötü bir durum, fakat sen onun yakışıklı asgari ücrette çalışan biri olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | ليس علي أن أخرج مع فاشل يعيش مع أمه لكنك أقنعتني أن هناك حد أدنى من الوسامة |
| Şu yakışıklı adama bakın. | Open Subtitles | .و أنظر. أنظر إلى هذا الرجل الغاية في الوسامة |
| Gelinliğimi alacağım, bebek sahibi olacağım, sonra öleceğim ve cennette süper yakışıklı bir erkekle tanışacağım. | Open Subtitles | سأشتري الرداء ثم سأنجب، ثم أموت، ثم ألتقي برجل فائق الوسامة في الجنة |
| Pek çok insan bana benzediğini söylüyor ama benim kadar yakışıklı olup olmadığından emin değilim. | Open Subtitles | كثيرون يقولون بأنه يشبهني لاكنني لست متأكداً إن كان بهذه الوسامة |
| Ve de ayrıca aşırı yakışıklı, başarılı ve güçlü biri. | Open Subtitles | بالإضافة إلى الوسامة الشديدة والنجاح والقوة. |
| Böylesi yakışıklı biri nasıl gözümden kaçmış. | Open Subtitles | لا أعلم كيف لم أرَ هذا الشراب الطويل مِن الوسامة. |
| Dostum bu kadar yakışıklı olduğumu bilsem başka bir sektörde şansımı denerdim. | Open Subtitles | ،ربّاه، لو كنت أعرف أنني بهذه الوسامة لكنت جرّبت مهنة أخرى |
| yakışıklı görünmüyor. Her neyse, sen nerdesin? | Open Subtitles | إنه ليس بهذه الوسامة أين أنت، على آي حال؟ |
| yakışıklı görünmek işin en kolay kısmı. | Open Subtitles | حسنًا ، الوسامة لم يكن يومًا الجزء الأصعب |
| Amory Blaine yakışıklılık bursunu kazanarak Princeton'a gittim ve Harvard Yüksek Ticaret Okuluna gittim. | Open Subtitles | فزت بمنحة الوسامة (إيموري بلين) لجامعة (برينستن)، ثم ولجت (هارفرد) |
| Ne kadar da yakışıklısın. | Open Subtitles | انظر اليك .. ماهذه الوسامة يتوجب عليك ان تصبح نجماً يوماً ما |
| İkinizde çok yakışıklısınız. | Open Subtitles | تبدوان فى غاية الوسامة |
| Ve söylemem gerekir ki ben gençliğimde tehlikeli bir yakışıklıydım. | Open Subtitles | ويجب علي إخبارك أيضاً بأنني شديد الوسامة في شبابي |