Joy'un düşüşü bize biraz zaman kazandırdı, ama arabayı almak kolay olmayacaktı. | Open Subtitles | سقوط جوي اعطانا القليل من الوقت, لكن استرجاع السيارة لن يكون سهلاً |
ama çok daha önceki bir şeyin sızısı da olabilir. | Open Subtitles | لو كان هناك بعض الوقت لكن الآن قد حان رحيلهُ |
Bütün zaman boyunca, herkese bağırıyordum, ama ağzımdan hiçbir ses çıkmıyordu. | Open Subtitles | بقيتُ أنادي الجميع طوال الوقت لكن لا كلام خرج من فمي |
Onunla bir süre yolculuk yaptım. fakat peşinden gitmesi zor biriydi. | Open Subtitles | سافرت معه لبعض الوقت لكن كان من الصعب مجاراته |
Ölüm sebebini çıkarabilmemiz için zamana ihtiyacımız olacak, fakat bıçaklama gibi görülüyor. | Open Subtitles | تحديد سبب الوفاة سيتطلب المزيد من الوقت لكن هناك آثار طعنات |
Bayım, şu anda sizinle ayrıntıları tartışamam. ama şunu diyebilirim. | Open Subtitles | لا استطيع مناقشة التفاصيل في هذه الوقت, لكن استطيع اخباركم |
Keşke daha fazla zamanımız olsaydı ama artık veda etme vakti. | Open Subtitles | تمنيت لو أن لدينا المزيد من الوقت لكن حان وقت الوداع |
- Biliyorum, sen hep çalışacaksın ama uçağa binmek istiyorum. | Open Subtitles | أعرف بانك ستعمل طوال الوقت, لكن أريد ان أركب الطائرة |
Son anda söylediğimin farkındayım ama kızlar bu gece sende kalabilir mi acaba? | Open Subtitles | اسمعي , اعلم أني في آخر الوقت لكن هل باستطاعتك الاحتفاظ بالبنات الليلة |
House'la birçok kez zıtlaştığımızı biliyorum ama önceden 'ne de olsa, o bir dahi' diyebiliyordum oysa şimdi, sadece çok zeki birisi. | Open Subtitles | اعرف اننا نتخالف مع هاوس طوال الوقت لكن قبل ان اتمكن من قول حسنا انه عبقري الان ربما انه فقط ذكي حقا |
- Tamam, size zaman ayırdım ama önce şu telefon görüşmesini halledeyim. | Open Subtitles | حسنا لقد وفرت لكم بعض الوقت لكن يجب أن أهتم بهذا أولا |
Büyük ihtimalle vücudunuz her an kanserleşiyor. ama vücudunuzda bu durumu kontrol altında tutacak çok fazla savunma sistemi de var. | TED | و يحتمل أن أجسامكم تسرطن كل الوقت. لكن هناك أنظمة كثيرة في أجسامكم التي تسيطر عليها. |
Başarılıydım, ama herşey çok değişmişti öyle ki çok önemli bazı değişiklikler yapmak zorunda olacaktım -- ve o sabah bunu bilmiyordum. | TED | وكنت ناجحاً الى ذلك الوقت لكن الامور تغيرت كثيراً مما استوجب مني تغيرات كثيرة ايضاً ولم اكن اعيها في ذلك الصباح |
E-postalarımda gönderilen kutum tıka basa dolu, ama hiç bakmıyorum. Her zaman yazıyorum, ama izime, kaydıma hiç bakmıyorum. | TED | مجلد الصادر في بريدي الإلكتروني هائل، ولا أنظر إليه أبداً. اكتب طيلة الوقت, لكن لا انظر ابداً إلى سجلي, إلى آثاري. |
Don u biraz daha tutacaklar fakat er ya da geç serbest kalacak | Open Subtitles | لقد احتفظوا ب"دون" لقليل من الوقت لكن عاجلا او آجلا سيكون حر طليق |
Bu geçen zamanın büyük bir kısmının açıklamasını yaptık fakat bu altısının 16 saat boyunca yaptıklarını açıklayamadık. | Open Subtitles | , نحن فسرنا أغلب ذلك الوقت لكن هؤلاء الستة كانوا مفقودين لـ16 ساعة كاملة نحن لايمكننا تفسيرها |
zaman alacak, fakat yaban sıçanı avcılığını iyi bilmek genç tilkinin kışı atlatabilmesi için hayatı önem taşıyor. | Open Subtitles | سيستغرق الأمر بعض الوقت لكن إتقان اصطياد اللآموس ضروري للثعلب اليافع ليجتاز الشتاء |
Ah, Tanner, bu sırada bunu gündeme getirmek istemezdim, fakat bir şey beni rahatsız ediyor. | Open Subtitles | سد " تانر " لم أرد طرح الموضوع في هذا الوقت لكن شيئاَ ما يضايقني |
Ona biraz zaman kazandırdık, eğer en kısa sürede panzehiri bulamazsak... | Open Subtitles | ربما منحناه بعض الوقت, لكن اذا لم نحصل على اللقاح قريباً |