| Çalınan şeyleri ve hırsızın daireye nasıl girdiğini biliyordu. | Open Subtitles | انه يعلم المسروقات جيدا, ويعلم كيفية دخول الشقة |
| Ki bir daha yarışmalara katılamayacağını biliyordu. | Open Subtitles | مع العلم انه يعلم انه لن تنافس مرة اخرى. |
| Page'in bir canavar olduğunu biliyordu, üç hafta önce Thalia'yı ona verdi ve ondan başka kadınlar istedi. | Open Subtitles | انه يعلم كم هو مفترس بايج اعطاه تاليا قبل ثلاثة اسابيع لكي تقوم بتسهيل جلب نساء آخريات |
| Biliyor musun, o şeyle gerçekten ne yaptığını bildiğini sanıyor. | Open Subtitles | هو في الواقع يعتقد انه يعلم مالذي يفعله بهذا الشيء |
| ne zaman çoğalmayı bırakacağını Biliyor çünkü sayı sayabiliyor. | TED | انه يعلم متى يتوقف عن النمو لانه يستطيع العد |
| - Soygunlar hakkında bir şey Biliyor mu? | Open Subtitles | هل تعتقد انه يعلم شيئاً عن هذه السرقات ؟ لقد سألنى بعض الاسئله الغريبه |
| Eğer Anlaşmalar'ı imzalarsa Merkez'e gücünü kanıtlayabileceğini biliyordu. | Open Subtitles | انه يعلم لا بد ان يكون متاح وقت توقيع الاتفاقيات كدليل على قوة المجلس |
| Bunun Tanrıları toplanmaya mecbur edeceğini biliyordu. | Open Subtitles | انه يعلم انه سيجبر لعقد اجتماع مع الاسياد |
| Kariyerinin bittiğini biliyordu. Ama yüzleşemiyordu. | Open Subtitles | انه يعلم ان حياته المهنية-انتهت ولا يمكنه مواجهة الامر |
| Ne yaptığını çok iyi biliyordu. | Open Subtitles | انه يعلم ما كان يقوم به. |
| Bekle, bekle. O benim Bilgisayar olduğumu biliyordu. | Open Subtitles | انه يعلم أننى التداخل |
| hemen yanında sürdüğümü biliyordu. | Open Subtitles | انه يعلم انني كنت محق معه |
| Her şeyi biliyordu zaten. | Open Subtitles | انه يعلم كل شيء |
| Yani bir şeyler biliyordu. | Open Subtitles | أعني انه يعلم اشياءاً |
| Bence bir şeyler biliyordu. | Open Subtitles | أظن انه يعلم أشياءاً |
| Kuruşu kuruşuna ne kadar ettiğimi Biliyor. | Open Subtitles | انه يعلم مكان كل قرش اذا لم أفتقد تخمينى |
| Kuruşu kuruşuna ne kadar ettiğimi Biliyor. | Open Subtitles | انه يعلم مكان كل قرش اذا لم أفتقد تخمينى |
| Ama Chimene... Zindanlar, çocukları... Hepsini Biliyor? | Open Subtitles | و لكن شيمين ، انه يعلم بأمر الزنزانة و أطفاله |
| - Bence sizinle konuştuğumu sahiden Biliyor. | Open Subtitles | انا اعتقد حقا انه يعلم اننى كنت اتحدث اليك |
| Onu takip edeceğimizi Biliyor. Kalabalığa karışabilmek için oraya gitmiş. | Open Subtitles | انه يعلم اننا نتبعه لقد ذهب الى حيث يمكنه الاختلاط بالزحام |
| Ya da orada altın olduğunu Biliyor ve onu kendi için istiyor. Evlat. | Open Subtitles | أو انه يعلم أن هناك ذهب ويريد أن يحصل عليه لنفسه |