| Afedersiniz, beyefendi. Sizin gibi yakışıklı biri neden sırada bekliyor? | Open Subtitles | عذراً سيدي، ما الذي يفعله رجل وسيم مثلك بإنتظاره في الصف؟ |
| Abine şikayet et. Onu bekliyor olacağım! | Open Subtitles | اشتكِ لأخيك وانا سأكون بإنتظاره |
| Onu bekliyor olacağım. | Open Subtitles | اشتكِ لأخيك وانا سأكون بإنتظاره |
| Ertesi sabah, o gitti ve ben buradayım, onu bekliyorum. | Open Subtitles | . لقد غادر في الصباح التالي . وأنا هنا بإنتظاره |
| Beyaz atlı prensten nefret etmiyorum. Hâlâ, kapısıyla ormandan gelmesini bekliyorum. | Open Subtitles | أنا لا أكرهه، فلازلت بإنتظاره ليدخل من ذلك الباب |
| Bizi bitirmek için ortaya çıktığında onu bekleyen bir parti hazırlayın. | Open Subtitles | عندما يأتي لإسكاتنا، سيجد حفلة معدّة بإنتظاره |
| Dan'i politikada parlak bir gelecek bekliyordu. | Open Subtitles | دان كان لديه مستقبل سياسي باهر بإنتظاره |
| Doktoruna onu alt katta beklediğimi söyle. | Open Subtitles | أخبر طبيبك أنّي بإنتظاره بالأسفل |
| Yardımıma ihtiyaç duyarsa bekliyor olacağım. | Open Subtitles | اذا اراد أن يراسلنى فسأكون بإنتظاره |
| Yardımıma ihtiyaç duyarsa bekliyor olacağım. | Open Subtitles | اذا اراد أن يراسلنى فسأكون بإنتظاره |
| Ve şimdi asma tahtaları bekliyor. Asma tahtası mı? Balta demek istiyorsun! | Open Subtitles | المشنقة بإنتظاره - تقصد الفأس - |
| Ve ben burada onu bekliyor olacağım | Open Subtitles | و سأكون هنا بإنتظاره |
| Rua'nın çadırında değil ama dışarı çıktığında bekliyor olacağım. | Open Subtitles | ليس فى خيمه( روا) ولكن عندما يخرج سأكون بإنتظاره |
| Çıkacak. Bu yüzden buradayız. Onu bekliyorum. | Open Subtitles | سيأتي، لهذا نحن هنا أنا بإنتظاره |
| Biliyorum. Ben de bunu bekliyorum. | Open Subtitles | أعلم ذلك، ذلك ما أنا بإنتظاره. |
| Evet, ben hala bekliyorum. | Open Subtitles | . حسناً ، أنا مازلت بإنتظاره |
| Hayır, eğer bu adam düşündüğüm kadar ekipmanlı ise, havaalanı dışında onu bekleyen koca bir güvenliği olacaktır, bir tanesi de uçakta olacaktır. | Open Subtitles | كلا ، إذا كان هذا الرجل مشتتاً وأعتقد أنّه كذلك فمحتمل أنّ لديه عصابة من الأمن بإنتظاره خارج المطار فحسب |
| - Onu kapıda bekleyen bir limuzinle giderken görürdüm. | Open Subtitles | كنتُ أراه يُغادر الشقة، وتكون هُناك سيّارة ليموزين بإنتظاره في الخارج. |
| Korkunç bir ceza onu bekliyordu. İnsanlar bu konu üzerinde düşünüp taşındı. | Open Subtitles | عقاب مريع بإنتظاره |
| - Yani Chloe yukarıda onu bekliyordu. | Open Subtitles | وهو ما يعني أنّ (كلوي) بإنتظاره |
| Onu burada beklediğimi söyle. Magdalena'da kadını ile birlikte bekliyoruz. | Open Subtitles | وقل له إننا سنكون بإنتظاره (برفقة إمرأته في (ماغدالينا |
| - Howard onu beklediğimi biliyor mu? | Open Subtitles | أيعلم "هاورد" بأنني بإنتظاره ؟ |