| Yol boyunca kötü büyücünün zebanileri Deniz'i babasından çalmak ve lanetli kuyuya atmak istediler. | Open Subtitles | حاولت الساحرة ووحوشها على طول الطريق خطف دينيز وقذفه بالبئر الملعون |
| kuyuya gelince geri almak diye birşey yok. | Open Subtitles | ليس هناك مايسحب قوله عندما يتعلق الأمر بالبئر |
| O da bana, kuyuya atılan adamın büyük bir ihtimalle aziz olmadığını ve orada kalmasının daha uygun olacağını söyledi. | Open Subtitles | وقال لي بأنّه إذا قام أحدهم برمي رجل بالبئر فمن المحتمل بأنّه ليس قدّيساً ومن الأفضل أن نتركه هناك |
| Annesi onu öldürü. Bir kuyunun dibinde ölüme terk edildi. | Open Subtitles | هي قُتِلتْ مِن قِبل أمِّها بتركها تغرق بالبئر |
| Kafasını kuyunun kenarına çarptı, sonra oraya yapışıp kaldı. | Open Subtitles | لقد صدمت رأسها بالبئر ثم انحنت فوقه |
| Kendim için ve kontrol edemediğim şeyler için endişelenmeyi bırakıp ruhu bir kuyuda sıkışan bir kıza yardım edeceğim. | Open Subtitles | لا تقلقى علىّ، هذه الأشياء لا أستطيع السيطرة عليها مساعدة طفلة ميته روحها متمسكه بالبئر |
| Beni zehirleyip kuyuya atmak için hazırladığın "küçük planı" bozuyorum! | Open Subtitles | أنا أخرّب " خطتك الصغيرة " لتسميمي ورميي بالبئر مرة أخرى |
| İyi, güzel de, kuyunun içindeki o olabilirdi. | Open Subtitles | أجل، وربما يكون هو نفسه الذي بالبئر |
| kuyunun yanından gelip geçiyordum. | Open Subtitles | الذهاب والاياب مروراً بالبئر |
| Dün gece kuyuda üzücü bir şey oldu. | Open Subtitles | وقعت مأسأة بالبئر البارحة |