| Kızlar, cennetimiz için kendilerini en tatmin edecek hizmeti seçebileceği eğitim programlarına katılırlar. | Open Subtitles | يتم وضع الفتيات في برامج تعليمية ليكتشفوا مهنة للمساهمة في جنتنا وتشعرهم بالرضى |
| Kızlar, cennetimiz için kendilerini en tatmin edecek hizmeti seçebileceği eğitim programlarına katılırlar. | Open Subtitles | يتم وضع الفتيات في برامج تعليمية ليكتشفوا مهنة للمساهمة في جنتنا وتشعرهم بالرضى |
| Hayatımda hiç bu kadar tatmin olduğumu hatırlamıyorum. | Open Subtitles | كانت هذه المرة أكثر مرة أشعر بالرضى عن نفسي طول حياتي |
| Benim felsefemde, Bay Benn insan işverenine hizmet vermek için elinden gelen her şeyi yapmadan hayatından memnun olduğunu söyleyemez. | Open Subtitles | في رأيي يا "سيد "بين الرجل لا يستطيع أن يصف نفسه بالرضى عن النفس حتى يفعل كل ما يستطيع |
| Hiçbir zaman işimin tamamlandığını ve gerçekten memnun olduğumu hissetmedim. | Open Subtitles | ولم أشعر ان العمل انتهى لم أشعر بالرضى |
| Korkmuyorsun, her şeyi kabullenmişsin! | Open Subtitles | أنتِ لستِ بخائفة، لكنكِ ملأى بالرضى. |
| Daha fazla para kazanıp sorumluluk alacak ve kendini iyi hissedeceksin. | Open Subtitles | أموال أكثر، مسؤولية أكبر، ستشعر بالرضى عن نفسك سأقرضك إن شئت |
| Tam burada bir tatmin duygusu yaşamak için yap. | Open Subtitles | بل تفعلها من أجل الشعور بالرضى الذي يعتريك هنا تمامًا |
| Onları yollamanın sizi tatmin ettiğini sanırdım. | Open Subtitles | ظننته يمنحك شعوراً بالرضى عندما ترينهم أثناءها |
| tatmin olmalıydım..yıllardır sana olan öfkem ve nefretim.. | Open Subtitles | لن يشعرني بالرضى. بالغضب والكراهية الذي زرعته بي منذ سنوات. |
| Ama sonuca ulaştığınızda çok tatmin edici olur. | Open Subtitles | لكنك تشعرين بالرضى عند الحصول على النتيجه |
| İnsanları beklemeye zorlamak, bir şeyler fırlatmak, delice taleplerde bulunmak ve hiç tatmin olmamak... | Open Subtitles | ,إجبار الناس على الإنتظار نرمي الأشياء نطلب طلبات جنونية ولا نشعر بالرضى أبداً |
| Ama bu sene o kadar sinirliyim ki, o körpecik ejderhanın beni sinirle para harcarken görerek tatmin olmasını bile istemiyorum. | Open Subtitles | لدرجة أنّي لا أريد تلك التنّين الضعيف أن تشعر بالرضى مِن إنفاق المال بسبب الغضب. |
| Ve çok daha ilerilere gidecek ve seçkin biri olacak, ama bir cerrah olarak kariyeri onu tatmin etmeyecek. | Open Subtitles | وسيمضي إلى مستقبل طويل ومميز ولكن.. شعر بالرضى إلى حدٍ ما بعمله كجرّاح |
| Belki saldırıyı yapanları yakalarsak bu onu tatmin eder. | Open Subtitles | ربما لو أخرجنا القتلة من الشارع سيشعر بالرضى |
| Eskiden olduğum gibi bir şey kalbime dokundu, bir şey memnun kalmamı sağladı. | Open Subtitles | ... الطـــريق الذي أستخــــــدمــه ... شيئــاً مــا يلامـــس قلبـــي ... شيئــاً مــا يجعلنـــــي أشعــــر بالرضى |
| Bundan pek memnun degildim ama kendine atesli silah magduru diyip duruyordu ve sonunda gina geldi. | Open Subtitles | ولا اشعر بالرضى حيال هذا "لكنّه ظلّ يطلق على نفسه "ضحيّة طلق نار وقد أزعجني هذا |
| Benim kızlarım, sizi memnun etmeden işlerini bitirmezler. | Open Subtitles | حسنًا ، فتياتي لا تغادر حتى تشعر بالرضى |
| Onu memnun etmeyelim. | Open Subtitles | لا يمكننا أن نعطيه الشعور بالرضى |
| İlelebet memnun olabiliriz. | Open Subtitles | يمكننا أن نشعر بالرضى إلى الأبد |
| Korkmuyorsun, ama olanları da kabullenmişsin. | Open Subtitles | أنتِ لستِ بخائفة، لكنكِ ملأى بالرضى. |
| kendini iyi hissettiği tek zaman bovling oynadığı zamanmış. Hey... Ve gerçekten iyi hissetmeliydi, çünkü etraftakilerin en iyisiydi. | Open Subtitles | المرة الوحيدة التي شعر فيها بالرضى عن نفسه، كانت أثناء لعبه البولينغ وحريّ به الشعور بالرضى لأنه كان الأفضل في الجوار |