| Ben İsveç'te yaşıyorum, orada çalışıyorum. Burada yalnızca tatildeyim. | Open Subtitles | أنا أعيش بالسويد ، أعمل هناك أنا هنا فقط للعطله |
| İsveç'te işlerden bahsediyor, ama sadece seninle yatmak istiyor. | Open Subtitles | يتحدث عن الوظيفه بالسويد ، ولكنه فقط يرغب بالنوم معكِ |
| İsveç'ten gelen bilgi: kimliğin belirlendi. | Open Subtitles | معلومات من مصادرنا بالسويد تم التعرف على هويتها |
| Az önce İsveç'teki GHO'dan bunu aldık. | Open Subtitles | سيدي, لقد إستلمنا هذا من المرصد الصحي العالمي بالسويد. |
| Evet, bende İsveç'te bir villa diye duydum. | Open Subtitles | أجل,لقد سمعت أنه كان في فيلا بالسويد |
| İsveç'teki arkadaşları çok uzaktaydı. | Open Subtitles | أصدقائها بالسويد كانوا بعيدين جداً |
| İsveç hakkında bir fikriniz var mı? | Open Subtitles | ما رايك بالسويد |
| Bir dahaki ay savaş sonrası modernizm'de kadın bedeninin nesnelleştirilmesi üzerine bir konferans vermek için Stockholm, İsveç'e gideceğim. | Open Subtitles | في الشهر القادم، سألقي محاضرة في (ستوكهولم) بالسويد عن النظرة الدونية للمرأة في العصر الحديث ما بعد الحرب |
| Merete, İsveç'teki kongrede bir adamla buluştu. Katılımcıların listesini al. | Open Subtitles | (ميريت) قابلت رجلاً في مؤتمر كونجرس بالسويد أصبح في قائمة المشاركين. |
| Hayalim ise İsveç'te yaşamak. | Open Subtitles | -حلمي هو أن أعيش بالسويد . |