| Ancak bu kez sizden mantıklı bir yol izlemenizi istemek durumundayım. | Open Subtitles | فى هذه الحالة, لابد ان اطلب منك ان تتابعنى بالمنطق المتعاقب |
| - Üzünüm Doktor bunu sizinle mantıklı bir biçimde tartışacak vaktim yok. | Open Subtitles | أنا آسف يا دكتور، و لكن ليس لدي وقت لأناقش هذا بالمنطق |
| Hayır, bazen adam mantıklı konuşuyor. Sonra birden kendini kaybediyor. | Open Subtitles | أحياناً هذا العجوز يتحدث بالمنطق ثم يخسر طريق ويبدا بتخريف |
| Sol beyin ile çalışırsanız, sağduyu ve mantık ile uğraşmanız gerekir. | TED | اذا اعتمدت النصف الايسرمن المخ, يجب ان تهتم بالمنطق والتفكير السليم. |
| Onları mantıkla tutarlı şekilde işleyerek evrensel olarak değerlendirmekteyizdir. | TED | فإنك تتعامل بها كأشياء مسلم بها، لتُعرض متسقة بالمنطق. |
| Onu ikna edemezsiniz sayın başkan. Kontrolünü kaybetti. | Open Subtitles | لا يمكنكَ اقناعها بالمنطق يا حضرة العمدة، فإنّها فاقدة للسيطرة |
| Sanki sen her zaman mantıklı konuşursun, aptal fahişe. | Open Subtitles | انتي دائما ما تتحدث بالمنطق ايها اللعينة |
| Git tek başına Andrea'yı gör, mantıklı davran Brain için neler hissettiğini anlamasını sağla. | Open Subtitles | اذهب لرؤية اندريا لوحدكما وحاول اقناعها بالمنطق اجعلها تفهم ما هو شعورك تجاه براين |
| Sadece mantıklı olana bağlı bir adamın neden birden mantıksızlığın peşinden gittiğini merak ediyorum. | Open Subtitles | فقط فيما يتعلّق برجلٍ شغوفٍ بالمنطق بدأ ينحازُ فجأةً إلى اللامنطق |
| Sonuçları görüp de sebebi anlamamın mümkün olmadığı zamanlarda inancım mantıklı gelir ve sonuçlar sarsılır. | Open Subtitles | عندما أرى المؤثرات ولا أقدر على تمييز السبب فإيماني بالمنطق والعواقب يتزعزع |
| mantıklı olarak düşününce yakılmak daha akıl kârı geliyor ama yakılacağın gerçeğini ve olur da bunu hissedersen ne kadar acı verici olacağını düşünmeden edemiyorum. | Open Subtitles | اعلم.. أعلم, بالمنطق الأمر مفهوم أن يتم احراقك لكني لا استطيع نسيان حقيقة |
| Kalpten konuşan insanlar mantıklı cevap vermezler. | Open Subtitles | هؤلاء من يتحدثون من القلب لايجب اجابتهم بالمنطق |
| Aiden, gerçekten, kan dolu bir havuza dalıp bir cadının ölüm yerinden geçip, bir alışveriş merkezinden çıkmamı, sana nasıl mantıklı bir şekilde anlatırım bilmiyorum. | Open Subtitles | ايدن , فعلا , لا أعرف كيف أشرحلك بالمنطق أني دخلت خلال قمع من الدماء ومن ثم قفزت فجأة إلى بقعة موت الساحرة دونا |
| Ne mantıklı düşünüp âşık olunur ne de o aşktan vazgeçilir. | Open Subtitles | أعني لا يمكنك الوقوع فيه أو بعيداً عنه بالمنطق |
| Satın alınamaz, tehdit veya pazarlık edilemez, mantık aranamaz insanlardır bunlar. | Open Subtitles | لا يمكن أن تشتريهم أو تخيفهم أو تجادلهم بالمنطق أو تفاوضهم |
| mantık ve şefkat yoluna başvuracağım. | Open Subtitles | سوف أبذل كل جهدي سأكلمهم بالمنطق أو بطلب الشفقة |
| Bu iş, mantık işi. Sor bakalım şimdi. Bak bakalım nasılım. | Open Subtitles | بربّك، تتعلّق الوظيفة بالمنطق اطرح عليّ سؤالاً جدياً، وسترى إجابتي |
| Tanrı sadece mantıkla var olamaz, tabi ontolojik argümanlara inanmıyorsanız ve umarım inanmıyorsunuzdur, çünkü pek de iyi değiller. | TED | الله لا يوجد بالمنطق وحده إلا إن كنت تؤمن بالجدل الوجودي، وآمل ألا تكونوا، لأنه جدل غير جيد. |
| eğer dünyada tek yaşamlı bir kültürde sadece bir kere yaşasaydınız ikili mantıkla sabit fikiri göreceksiniz tamamiyle gerçek, standartizasyon, mutlakiyet, tasarımda doğrusal modeller. | TED | اذا عشت لمرة واحدة، في ثقافات الحياة الواحدة ستجد هوس بالمنطق الثنائي حقائق مطلقة، معايرة مطلق، أنماط تصميم خطيه |
| Bu düşman karanlık bir güç. Pazarlık edilemez veya ikna edilemez. | Open Subtitles | ذلك العدو قوة ظلامية لا يمكن مساومتها ولا معاملتها بالمنطق. |
| Prensip sahibi bir adamım. Ortaya sebep sunarak ikna ederim. | Open Subtitles | أنا رجل ذو مبادئ أنا أقتنع بالمنطق |
| mantığa yönelik inanç ticaretin büyümesini ve imparatorlukların kurulmasını destekleyecekti. | Open Subtitles | والإيمان بالمنطق سوف يدعم التوسع التجاري و بناء الإمبراطوريات |
| Onunla konuşmaya çalıştım, ona sebeplerini anlattım ama ATB'ye gidiyor. | Open Subtitles | حاولتُ بإعداله عن رأيه ... حاولتُ التحدث معه بالمنطق سيذهب إلى وحدة مكافحة الإرهاب |