| Arkadaşımın dediği gibi, önemli olan şarap değil şarabı beraber içtiğin kişilerdir. | Open Subtitles | :حسنا، كما يقول أصدقائي إنه ليس بالنبيذ إنه بالأشخاص الذين تشربين معهم |
| Sirke içerken olabilir arkadaşım, şarap içerken değil. | Open Subtitles | نخب مايكل يكون بالخل يا صديقى ليس بالنبيذ الجيد |
| şarap ve yemekten anlarmış gibi görün. | Open Subtitles | حاولي أن تبدي كما لو أنك تعرفين بالنبيذ والمأكولات |
| Kutsal Topraklar'da on yıl sinekler ve yılanlar tarafından ısırıldık vahşilerce katledildik, bozuk şarapla zehirlendik kadınlar tarafından küçük düşürüldük, ateşler içinde kıvrandık ve bunların hepsini Tanrı'nın haşmeti adına yaptık. | Open Subtitles | عشرة سنوات في الأرض المقدسة أُصاب بعض الأفاعي والذباب اذبح من قبل الهمج واسمم بالنبيذ السيئ |
| Ve inanın bana, Amerika'nın bir ucundan diğerine... şaraba, kadına ve müziğe boğulacaksınız. | Open Subtitles | و صدقوني ، ستمنون بالنبيذ و النساء و تٌغنى لكم الأغاني على طول الولايات و عرضها |
| İçtiği şarap ona bazı şeyler hissettiriyor ve herşeyi yapabileceğini sanıyor. | Open Subtitles | لقد بدأ يشعر بالنبيذ وكل شىء أخر يضع عليه. |
| Beyaz şarap, brendi ve rezene tohumlarıyla marine edildi. | Open Subtitles | لقد نقعته بالنبيذ الأبيض و البراندي و بحبوب الفينيل |
| -Benim için iyi şarap olduğu sürece memnun olurum. | Open Subtitles | عندما يتعلق الامر بالنبيذ فانا اعرف كل شئ عنه |
| Bir şarap bile getirmediniz mi? Ama daha iyi. Ev şarap doldu zaten. | Open Subtitles | أوه أنظرو لم تجلبا نبيذ جيد الكثير من الناس يأتون بالنبيذ |
| Gidip onlara iki övücü söz söylersin sonra bütün gece beleş şarap. | Open Subtitles | علينا فقط التقدم من الجميع والقول إنهم كانو رائعين لنحظى بالنبيذ الأبيض المجاني طوال الليل |
| Bu karavan sahiplerininin şarap için özel bardakları varmış. | Open Subtitles | أناس المنازل المتنقلة هؤلاء لديهم كؤوس خاصة بالنبيذ فحسب |
| Doğru, Fransızlar şarap ve yemek sanatında uzmandırlar. Çok iyi. | Open Subtitles | كيف يمكنني نسيان أن الفرنسيين خبراء بالنبيذ والطعام، صحيح؟ |
| Doğru söylüyorsun ama belki de şarap konusunda daha iyi bir damak zevki vardır. | Open Subtitles | لكن لديه ذوق رفيع عندما يتعلق الأمر بالنبيذ |
| Ona aldırma. şarabı bana ver. Bakalım şarapla ne yapabileceğim. | Open Subtitles | لا تهتمي به ، أعطيني النبيذَ دعيني أرى ما يُمْكِنُ عمَله بالنبيذ |
| Saatler geçtikçe çekingenlik şarapla eriyip yok olacak. | Open Subtitles | أيها المتأخر المتواضع إستعد أن تهدأ بالنبيذ |
| Senden bu spagetti sosu şeylerinden bazılarını alıp içini şarapla doldurmanı istiyorum... | Open Subtitles | اريدك ان تأخذ زجاجات صلصة الطماطم المملؤة بالنبيذ |
| Titus bütün misafirleri şaraba boğarmış, sonra cinsel organlarını bir iple bağlarmış. | Open Subtitles | تايتس سيشغل ضيوفه بالنبيذ ثم يربط أعضاءهم التناسلية بحبل |
| Nasıl bu hale geldiğini anlatıyordun. Aşırı şarabın bir sonucu. | Open Subtitles | إذا كنت تخبرني كيف بدأ ذلك هذا بسبب الأفرط بالنبيذ |
| Kırmızı şarapta daha önemlidir. | Open Subtitles | وهو أمر مهم من الأشياء الخاصة بالنبيذ الأحمر |
| Orta kalite Şaraptan hoşlanır mısın? Annem şarabı buzlukta saklamayı sever .ve üç ay sonra hâlâ aynı şişeyi içiyor oluruz. | Open Subtitles | ما أراه أن أمي تحب أن تحتفظ بالنبيذ في البراد حتى يمكن شربه بعد ثلاثة أشهر |
| Bütün gün tatlı şarapları giyeceği smokinleri bir dahaki yemek sonrası konuşmasında ne diyeceğini mi düşünür? | Open Subtitles | هل يهتم طول اليوم بالنبيذ الجيد ؟ وامور سوداء ضيقه وماذا سيقول في خطاب ما بعد العشاء ؟ |