Ve Bunu yapan insanları koruyanlar da o insanlar kadar suçludurlar. | Open Subtitles | وأي شخص يحمي الناس الذين قاموا بذلك هو مذنب مثلهم تماماً |
Bunu sineklerin zihninin derinliklerine dalıp, genetik aracılığıyla beyninin düğümlerini çözerek yapıyoruz. | TED | و الطريقة للقيام بذلك هو عن طريق الخوض عميقا في عقل الذبابة والبدء بتفكيك الدوائر العصبية باستخدام علم الوراثة |
Bence Bunu yapmanın en iyi zamanı Cuma öğleden sonraları. | TED | أجدُ أن الوقت الجيد للقيام بذلك هو ما بعد ظهيرة يوم الجمعة. |
İzolasyonun gerçek tanımı, Bunu hiç bilmemek ve bu yüzden, Kuzey Kore'deyken izole edildiğimi ben hiç bilmedim. | TED | ولكن جهلك بذلك هو المعنى الحقيقي للعزلة، وهذا سبب أنني لم أدرك أبداً أنني كنت معزولة عندما كنت في كوريا الشمالية. |
Bunu yapmanın tek yolu kendinize zor sorular sormak. | TED | والسبيل الوحيد للقيام بذلك هو أن تسأل نفسك بعض الأسئلة الصعبة مثل: |
Bunu kabullenmek, çözüm bulmak yolunda atılacak ilk adımdır. | Open Subtitles | والاعتراف بذلك هو الخطوة الأولى تجاه الحل |
Bunu yapabilmenin tek yolunun mavi kriptonit olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أفهم أن الطريقة الوحيدة للقيام بذلك هو مع الكريبتونيت الزرقاء |
Bunu yapmanın yolu da, şantajlara ve tehditlere teslim olmamaktır. | Open Subtitles | والطريق للقيام بذلك هو ليس الانقياد للابتزاز والتهديدات |
Pekala, Bunu size söylüyorum, çünkü onun hakkında endişeleniyorum. | Open Subtitles | حسناً . اسمع السبب الوحيد لأخبركم بذلك هو أني قلق حقاً بشأنه |
Bunu sevişme sonrasında konuşmanın doğru zaman olduğunu mu düşündün? | Open Subtitles | و اعتقدت أن أفضل وقت لإخباري بذلك هو بعد المضاجعة مباشرة؟ |
Bunu yapmalarının tek bir sebebi olabilir, o da izlerini yok etmeye çalışmaları. | Open Subtitles | السبب الوحيد للقيام بذلك هو إن كنت تحاول تغطية أثرك |
Ama Bunu hiç umursamıyorum. | Open Subtitles | ولكن الأمر المتعلق بذلك هو أنني لا أبالي |
Bunu yapmanın tek sebebi aile işinden kaçmak içindi. | Open Subtitles | لكن السبب الوحيد لقيامك بذلك هو الهروب من شركة العائلة |
Bunu söyleyeceğim sonraki kişinin, son kişi olmasını istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن يكون الشخص القادم الذي أخبره بذلك هو أخر شخص |
Bana göre, Bunu yapmanın bir yolu da kendi ağzından duymaktır. | Open Subtitles | أظن أنَّ الطريقة الوحيدة للقيام بذلك هو أن تستمع لذلك من صوتكَ نفسه |
Bunu ancak seni onlardan uzak tutarak yapabilirim. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة التي يمكنني معرفة القيام بذلك . هو الحفاظ عليهم بعيدين عنك |
Bunu yaptıktan sonra bilgisayarı odada bırakmış olmalı. | Open Subtitles | السبب الوحيد لكي تقوم بذلك هو أنها تركت الحاسب المحمول هناك |
Ve Bunu yapmanın en kolay yolu kendinizi bile tanımamanızdır. | Open Subtitles | وأسهل طريقة للقيام بذلك هو ان لا تدري انك تفعل هذا |
Bunu yapmasının tek yolu da yeniden saldırmak ve yüksek miktarda kişinin öldüğünden emin olmak. | Open Subtitles | الطريقةُ الوحيدة للقيامِ بذلك هو الضربُ مرةً أخرى، في مكانٍ ما يمكنهُ ضَمانُ جثثٍ أعلى. |
Sanırım şehri terk edecek olan her erkek Bunu yapardı. | Open Subtitles | أظن أن أي رجل يقوم بذلك هو رجل على وشك الهروب من البلدة |