| Açlık ve susuzluktan saatler önce yaşama veda etmişti. | TED | فقد ماتت قبلها بساعات نتيجة لسوء التغذية والجفاف. |
| Ve küçük kızı saatler sonra donmuş olarak buldular. Ve bu küçük kızı da hayata geri döndürmeyi başardılar. | TED | وعثروا عليها بعدها بساعات متجمدة وميتة. وتمكنوا من إعادتها للحياة. |
| İşte geçen uzun saatler kaçırılan bir kaç randevu. | Open Subtitles | بل بساعات طويلة في العمل تفويت بضعة مواعيد |
| O zaman doldurmaları gereken çok fazla saatleri olur ve sahte gündem yaratıp, duygu sömürüsü yaparak laf kalabalığı ile ortalığı bulandırırlar. | Open Subtitles | انتظر. كلهم يجب أن يُستكملوا بساعات كثيرة للغاية وملاذ للشئون الغير حساسة وإثارة المشاحنات الحزبية ألغي هذه الفكرة. |
| Smithsonian'dakiler gündüz saatlerinde çalışıyorlar farkındayım ama yardıma ihtiyacım var. | Open Subtitles | أدرك أن " سميثونيان " يحتفظ بساعات مصرفية لكني أحتاج منك معروفاَ |
| Onlar gittikten sonra birkaç saat uyu mutlaka, tamam mı? | Open Subtitles | تأكد بأن تحضى بساعات قليلة من النوم عندما يذهبوا, حسناً؟ |
| - Normal saatlerde çalışılan gerçek bir iş. - Güzel. | Open Subtitles | ـ وظيفة حقيقية بساعات عمل ححقيقية ـ حسناً |
| bir kaç saat sonra hastanede ölmüş. | Open Subtitles | فانكسرت رقبته وتوفى في المستشفى بعدها بساعات قليلة |
| Bilirsin, Amerika'da birkaç saat gerideyiz. | Open Subtitles | انت تعلم بما انكم تسبقونا بساعات |
| Orada çalışmaya yeni başlamıştım. Olaydan saatler önce oradan ayrılmıştık. | Open Subtitles | بدأت العمل هناك فحسب، وغادرنا قبل حدوث ذلك بساعات |
| saatler öncesinden silindir şeklinde bir şeyle yani sopa veya boru gibi bir nesneyle darbe almış. | Open Subtitles | لقد ضُرِب قبلها بساعات بشيء أسطواني كمضرب اللعب أو أنبوبة. |
| Araç, etkinlik başlamadan saatler öncesinde oradaydı. | Open Subtitles | كانت السيارة في المكان بساعات قبل أن يبدأ. |
| İçimi, yetersiz bir maaşla geçen saatler ve tonerleri hep boş olan yazıcılar hissiyle dolduruyor. | Open Subtitles | يملأني بإحساس بساعات لا نهاية لها و راتب غير عادل و طابعات لا يوجد بها حبر أبداً |
| Görünüşe göre saatler sonra toptancıya satma alışkanlığı varmış. | Open Subtitles | يبدو أن كان ينوي بيعها لأحدهم بعدها بساعات |
| Esrarengiz Orta Doğulu bir kadın kurbanımıza ölmeden saatler önce bir flaş bellek veriyor. | Open Subtitles | مرأة عربية غامضة تمرر قطعة تخزين للضحية قبل وفاتها بساعات |
| Keyifli bir şeyler çalalım. Bunu tuttuğumda tek hissettiğim saatler süren sıkıcı çalışma. | Open Subtitles | وقت ألاستمتاع الامساك بهذه الاداة يذكرني بساعات التمرين ألشاقة |
| Soygundan saatler önce, tezgâhtar öldürüldü. | Open Subtitles | قبل السرقة بساعات,تم قتل الموظف |
| Cinayet titreşimleri güçlü ve çalışılan saatleri hissediyorum. | Open Subtitles | شعور جريمة القتل قوي، وأنا أحس بساعات مُفوترة. |
| Halam, yıllarını Cindi'nin son saatlerinde ne olduğunu anlamaya taktı. | Open Subtitles | عمتى امضت سنوات مهووسة بساعات (سيندى) الاخيرة |
| birkaç saat sonra döndüm, kamptaki çocuklarla futbol oynamıştım. | TED | عدت بعدها بساعات قلائل، بعد قضاء بعض الوقت ألعب الكرة مع الأطفال في المعسكر. |
| saatlerce, belki günlerce ayri kalabilirsiniz. | Open Subtitles | يمكن أن يصل أحدكما قبل الآخر بساعات أو حتى أيام |
| Zaman farkı tuhaf iş saatlerine yol açıyor. | Open Subtitles | فرق التوقيت تسبب بساعات عمل غريبة |