| Normalde elimizde daha fazla mal olur ama pazartesi yeni sevkiyat bekliyoruz. | Open Subtitles | في العادة تصلنا أعداد أكبر من هذه لكننا ننتظر بضاعة يوم الاثنين |
| Çalıntı bir mal bulmadığımız sürece korsanlarla iş yapmadığını bilip kendi yolumuza gideceğiz. | Open Subtitles | طالما لم نجد أيّ بضاعة مسروقة مَن قبل القراصنة، حينها سنذهب في سبيلنا |
| Siz de dikkatli olun, çünkü bu çalıntı mal. | Open Subtitles | وانت كن حريصا, ولا تجعلهم يقبضون عليك, ان هذه بضاعة مسروقة |
| - Hiçbir satıcı 100.000 dolar değerindeki malı atacak kadar salak olmaz. | Open Subtitles | لا يوجد تاجر مخدرات غبى كفاية أن يقذف بضاعة بقيمة 100 الاف |
| Ülkeden çıkarmam gereken bazı mallar var. | Open Subtitles | لدى بعضاً من بضاعة هذا ما أحتاج إلية لكى أخرج من البلد |
| Kalitesiz mal iteklemiştiniz. | Open Subtitles | أنتم أيها الأولاد تتعاملون مع بضاعة سيئة |
| Kötü mal bile olsa nerede olduğunu bilirsin sen. | Open Subtitles | لكـنك تعرف أين يمكن إيجاد هذا الشىء ؟ حتى لو هى بضاعة رديئـة , أقصد , . إنه نصف مليون دولار يا ماك |
| - Bana mal lazım. - Üzgünüm bu gece için kapattım. | Open Subtitles | أحتاج إلى بضاعة اسف ، لقد اغلقنا المحل لهذه الليلة |
| Üstteki numaralar mal istemek için ikinciler adam lazım olduğunda. | Open Subtitles | حسناً، الأرقام الأولى لطلب بضاعة والثانية لطلب النجدة |
| Burası satış yeri falan da değil artık. Satacak hiç bir şeyiniz yok. Elinde mal olana karışma bari. | Open Subtitles | ما من سوق على الإطلاق لا تملك بضاعة لتبيعها أفسح في المجال للذين يملكونها |
| İşe yarayan kişilere para uzatmazsan işe yarayan adamlardan mal alamazsın. | Open Subtitles | لا تسلّمين مالاً لأي شخص ذي أهمية ولا تستلم أية بضاعة من أي شخص ذي أهمية |
| Geri götürmek yanında götürmekten daha pahalıya mal olur. | Open Subtitles | شحنها مرة اخرى يتكلف اكثر من شراء بضاعة جديدة |
| -Annem hep kimse kirletilmiş mal almak istemez derdi. | Open Subtitles | كانت أمي تقول أنه لا يوجد رجل يريد الزواج من بضاعة ملوثة |
| Sears mağazadan maddi değeri yüksek bir malı ve bu Noel Baba kıyafetini çaldı. | Open Subtitles | لقد سرق سيرز بضاعة ثمينة من المتجر بالأضافة الى ارتدائه ملابس بابا نويل |
| Bazı mallar taşıyorum. Karşılığında iyi para verecekler. | Open Subtitles | لدي بضاعة يجب أن أوصلها و سأحصل منها على مبلغ جيد منها |
| 2 milyonluk mala böyle davranılır mı? | Open Subtitles | تلك ليست الطريقة لمعاملة بضاعة تساوي 2 مليون دولار. |
| kargo yoktu sadece o genç hanım ve birkaç mürettebat vardı. | Open Subtitles | لا بضاعة ، فقط تلك الفتاة الشابة وطاقم صغير |
| - Bak, Özel Ajan bir uyuşturucu satıcısının uyuşturucusunu bir diğerine satmak mı? | Open Subtitles | لنبع بضاعة تاجر المخدارت الى تاجر مخدرات آخر |
| Yük listesine göre, araçta 73 tane paket var. | Open Subtitles | بحسبِ البيان لقد كانَ هناكَ 73 بضاعة فيها |
| Benim malım Amsterdam'daki pislikle boy ölçüşür. | Open Subtitles | لذلك هذا هو المكان الذي يأتون إليه والآن ببضاعتي .. سأدخل التحدي ضد بضاعة امستردام السيئة |
| İçeriden 3 kişi çıktı ve hiç birisi eşya taşımıyordu. | Open Subtitles | يخرج ثلاثة أشخاص و ولا واحد منهم يحمل بضاعة |
| Şimdi kimin malını satıyorsun diye merak ettim. | Open Subtitles | وحصلت على قيمتها لذلك أنا أتسآئل: بضاعة من تلك التي كنت تبيعها؟ |
| Bizimle gel. Seni teslimat için şehre götürüyorum. | Open Subtitles | فلتأتِ معنا سآخذُك إلى المدينة لتسليم بضاعة |
| Shivraj'ın mallarını bizden önce kim yağmalamaya cesaret eder? | Open Subtitles | من جرؤ على نهب بضاعة شيفراج.. بدلاً منا؟ |
| Hey, testçiler bugün geliyor. Yeni paketler. | Open Subtitles | ستصل النماذج اليوم بضاعة جديدة |