| Bay Diaz'ın Bunu yapmana izin vermesi için ne tür bir saçmalık yaptın? | Open Subtitles | أي نوع من الهراء هو هذا كيف سمح لك السيد دياز بفعل ذلك |
| - Onlar Bunu yapmana izin vermez! - Liderleri benim. | Open Subtitles | هؤلاء لن يسمحوا لك بفعل ذلك - أنا قائدهم - |
| Onu bunu yapmaya zorladın. O asla Böyle bir şey yapmazdı. | Open Subtitles | لقد أمرتَه بفعل ذلك بها، ما كان ليفعل بها شيئاً كهذا. |
| Bunu yapmak istememen için gerekçelerin olabilir ama annen çok bilge bir kadındı. | Open Subtitles | قد تكون لديك أسبابك لعدم رغبتك بفعل ذلك لكن أمك كانت إمرأة حكيمة |
| Bunu ona yapamam ve benim evimde olduğu sürece de Bunu yapmasına izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أسمح له بذلك ولن أسمح بفعل ذلك في هذا المنزل |
| bunu yaparak süperlif geliştirmiş olacağız, %380 daha güçlü, %300 daha esnek. | TED | بفعل ذلك أصبحنا قادرين على صنع ألياف خارقة ألياف أكثر قوة بنسبة 380 في المئة، وأكثر مرونة بنسبة 300 في المئة |
| - Sana hep destek oluyorum ama buna izin veremem. | Open Subtitles | لقد قمت بالخطوة مسبقاً لكنني لن اسمح لك بفعل ذلك |
| Hey, ama, lanet olsun. Bunu yapmanı kim söyledi sana? | Open Subtitles | حسناً ، سيلعنوني من أخبرك بفعل ذلك ؟ |
| Çok tatlısın, çok güzelsin, çok düşüncelisin ama Bunu yapmana izin veremem. | Open Subtitles | أنتِ لطيفة وجميلة ولكنّكِ غبيّة، ولا أستطيع السماح لكِ بفعل ذلك |
| Tamam, olay şu. Bunu yapmana izin veremem. | Open Subtitles | حسناً، إليكِ الأمر لا يمكنني أن أسمح لكِ بفعل ذلك |
| Bunu yapmana izin veremem. | Open Subtitles | لايُمكنني السماح لكِ بفعل ذلك إنه خطر جداً |
| Bunu yapmana müsaade edemem. | Open Subtitles | لكن قبل موتي علي أن أخبرها لا أستطيع السماح لك بفعل ذلك |
| "Neden bunu yapmaya devam ediyor kendini bir dolu silahtan diğerine geçmekle uğraştırıyor." | Open Subtitles | لماذا تستمر بفعل ذلك وتضع نفسك في حالات حيث إنك تنتهي أمام بندقية موجهة إليك؟ |
| Ama çulsuz ailene bunu yapmaya devam edemezsin. | Open Subtitles | لكن لا يمكنك الاستمرار بفعل ذلك لتلك العائلة المغلوب على أمرها. |
| İşte yıllardır benim de yaptığım bu... gökdelenlerden bombalar atmak, ve artık bunu yapmaya devam edemem. | Open Subtitles | و هذا ما كنت أفعله طوال تلك السنين ارمي قنابل من ناطحة السحاب تلك و لا أستطيع ان استمر بفعل ذلك |
| Bunu yapmak istemezsin. Gerçekten istemezsin. | Open Subtitles | لا ترغبين بفعل ذلك لا ترغبين فعلاً القيام بذلك |
| Bunu yapmak istemiyorum Farmer, ama seni iki hafta kaybedemeyiz | Open Subtitles | .. أكره القيام بفعل ذلك لك أيها الضابط و لكن لا نستطيع السماح لك بأجازة في الوقت الحالي |
| - Jake'le bana evi gezdirdi. - Bunu yapmasına izin veremem. | Open Subtitles | واعطتنى جيك ,وقامت بتوصيلى الى المنزل وانا لم أسمح لها بفعل ذلك |
| Ama yalan söyledim. Bunu yapmasına izin veremem. | Open Subtitles | لكنهذهِكانتكذبة، لا يُمكنني أنّ أسمح له بفعل ذلك. |
| bunu yaparak,Filozof taşını arayan aptalları oraya topladık ve biz seni bulduk. | Open Subtitles | بفعل ذلك, الأغبياء الذين يهتمون بحجر الفلاسفه سيجتمعون في تلك البلده و لقد عثرنا عليك |
| O savaşmadan vazgeçiyor. Ama kendi hükümetinde bile buna razı olmayan bir sürü insan var. | Open Subtitles | لكن يوجد الكثير من الأشخاص في حكومته لا يرغبون بفعل ذلك |
| Bunu yapmanı kim söyledi sana? | Open Subtitles | من أمركِ بفعل ذلك ؟ |
| Gerçekten bunu yapmayı, bütün gün meme dikizlemeye tercih mi ediyorsun? | Open Subtitles | أنت أكثر سعادة حقا بفعل ذلك أكثر من النظر للأثداء طوال اليوم؟ |
| Kasabadakiler, onun, bunu yapmasını söyleyen sesler duyduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | يقول الناس انه قد سمع أصوات تأمره بفعل ذلك انه مجنون. |
| bu şekilde hareket ederek demokratik süreçte sadece vatandaşlarımızın, halkımızın sabrını denemiş olacağız. | TED | و بفعل ذلك فقط نكون قد إختبرنا إيمان مواطنينا ، شعوبنا بل و أكثر من ذلك إختبار إيماننا في العملية الديمقراطية |