| Yaptıklarından sonra konuşacak bir şey kaldığını sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقدُ أنّه بقيَ شيءٌ لنتحدّثَ عنه بعدما فعلتَه. |
| Yaşlı kadınların saçmalıklarını anlatıyorsunuz beyefendi. Ama dünyada hâlâ birkaç idealist kaldığını görmekten memnun oldum. | Open Subtitles | إنك تقول هراء عجزة ياسيد، لكني سعيد برؤية أنه مايزال بقيَ عدة أغبياء على الأرض. |
| Yeterince ateş gücümüz kalmış olsa bile, radarlarımız kör durumda. | Open Subtitles | ،و حتى لو بقيَ لدينا ما يكفي من قذائف فمازال رادارنا منعدم الرؤية |
| Az dur. Biraz daha kalmış. - Güzel, değil mi? | Open Subtitles | إصمد بقيَ هناكَ القليل جيد ، بالرغم من ذلك هل كانَ مالحاً قليلاً؟ |
| Onlardan geri kalan şey yaşam değildi; yaşamın en önemsiz, dünyevi gerçekleriydi: | Open Subtitles | ما بقيَ بعدهم لم يكن حياة ولكن قائمة بِـ أتفه الحقائق الدنيوية |
| Bir gün çok geç odama dönüyordum, yokuştaki kalan son insandım, güneş daha yeni batmıştı. | Open Subtitles | لقد قدمتُ في يومٍ من الأيّام متأخِّراً فكنتُ آخر شخصٍ قد بقيَ بالمُنحدَر بينماَ لم تمضِ ثوانٍ على مغيب الشّمس |
| O zaman son bir hedef daha var. | Open Subtitles | هذا يعني بقيَ لدينا مستهدف واحد |
| - Hangisinin cinayet işlemek için orada kaldığını bularak. | Open Subtitles | والذي بقيَ لإرتكاب جريمة القتل |
| Vera Rubin yıldızlara baktı ve onların yalnızca dalgaların köpükleri olduğunu ve okyanusun en önemli kısmının hala bilinmez kaldığını fark etti. | Open Subtitles | نظرت "فيرا روبن" للنجوم و أدركت بأنها كانت الرغوة على الأمواج و أن الجزء الأعظم للمحيط بقيَ مجهولاً. |
| Artık Demetri'nin ne kadar zamanı kaldığını biliyorsun. | Open Subtitles | بتَّ تعرف الآن كم بقيَ لـ (ديميتري) ليعيشه |
| Lee ambulans gelene kadar Carl'ın yanında kaldığını söyledi. | Open Subtitles | لكن (لي) اخبركَ انهُ بقيَ (معَ جثةِ (كارل حتى وصلت سيارة الإسعاف |
| Garlin International arayıp burada kimin kaldığını öğreneyim. | Open Subtitles | (سأتصل بـ(غارلين العالمية ونعرف من الذي بقيَ هنا |
| Ve o arkadaşın bağışıklık sistemi yok ve bir fıçı balın içinde, dört dakikadan az vakti kalmış oksijen tüpüyle yaşıyor. | Open Subtitles | وتلك الصديقة ليس لديها نظام مناعة، وهي داخل حاوية من العسل ومعها أسطوانة أكسجين بقيَ فيها أربع دقائق. |
| 550 dolarımız kalmış. | Open Subtitles | أريدُ أنّ أعرف بِالظبط كم بقي لدينا - بقيَ لدينا 550 دولار - |
| Ama Magi İran'da kalmış olsaydı... yapması gerekeni yapsaydı, kurallara uysaydı... | Open Subtitles | لكن لَو بقيَ المَجوس في بِلاد فارِس... و قاموا بما يُفتَرَض أن يَفعلوه و اتَبَعوا كُل القَواعِد... .... |
| Belki de Holly'nin bedeni sunucudan ayrıldığında, zihni bir şekilde bağlı kalmış olabilir. | Open Subtitles | ربّما عندما أزيل جسد (هولي) من الحاسوب المركزي بقيَ دماغها مُتصلاً بطريقة ما. |
| Bölgemden geri kalan yerleri eğer kurtarabilirsem kurtarmaya çalışacağım. | Open Subtitles | لكني أحاول أن أنقذ ما بقيَ من دائرتي بأي طريقة أستطيع |
| İçinizden kalan olursa biriniz beni santralden alsın. | Open Subtitles | إن بقيَ أحدكم يجب عليه أن يغيّر لي وظيفتي |
| Bu şekilde bırakıp giderseniz onlara kalan tek şey ölüm olur. | Open Subtitles | إذا تركتهم هكذا الموتُ وحده الذي بقيَ لهم.. |
| Seçim bürosu kapanmadan 3 durağımız daha var. | Open Subtitles | بقيَ ثلاثة محطات وينتهي الإقتراع |
| Bir şey daha var. | Open Subtitles | ؟ .. بقيَ شيءٌ واحد |