| Çok fazla lekesi var, bu yüzden her şeyle uyar. | Open Subtitles | هو يُحْصَلُ على الكثير مِنْ اللطخاتِ، لذا يَذْهبُ بكُلّ شيءِ. |
| Bana devrettikleri her şeyi, öğrettikleri her güzelliği anneme ve babama anlatmak istiyorum. | Open Subtitles | أُريدُ إخْبار أمي وأبي بكُلّ الأمور التي حدثت لي الأشياء العظيمة التي علّموني |
| Yapılabilecek başka birşey kalmadı... sadece amcalarına gidip tüm gerçeği anlatabilir, anlamasına uğraşabilirim. | Open Subtitles | مفيش حاجة تانية تتعمل ماعدا الذِهاب إلى عمِّهم،و نخبرُه بكُلّ شيء ونجبرُه للفَهْم. |
| O dönemde Özel Kuvvetler'in radarına takılan tüm kokain satıcılarının listesine ihtiyacımız var. | Open Subtitles | نَحتاج قائمة بكُلّ تُجّار الكوكايين الذين كانوا على رادار قوة العمل تلك الفترة |
| Şimdi, bütün bu yeni vergi mevzuatları varken onu bırakıyorsun. | Open Subtitles | الآن، بكُلّ القوانين الضريبية الجديدة، تَهْجرُه. |
| bütün klüpleri ara ve kapıyı yüzüne kapatsınlar! | Open Subtitles | أين؟ تَتّصلُي بكُلّ النوادي وهم سيغلقوا بابهم في وجهِكَ |
| Benimle konuşmak için bu kadar uzun yol geldiğinize göre haydi, konuşalım. | Open Subtitles | و بما أنّكِ قدمتِ من مكانٍ بعيد لتتحدّثي معي، لنتحدّثْ، بكُلّ السُبُل. |
| her 500 milyon ve üzeri alışverişinizde bunlardan bir tane sallıyoruz. | Open Subtitles | نَرْمي أحد هؤلاء في بكُلّ شراء مِنْ 500 مليون أَو أكثرِ. |
| Belki de her çubuk için başka bir şey yapmalıyız. | Open Subtitles | . ربما يجب أن نفعل شئ ما مختلف بكُلّ لوح |
| Bunu yapacağım ve bana bırakacağın her kuruşun tadını çıkaracağım. | Open Subtitles | سَأَحْصلُ عليك و سَأَتمتّعُ بكُلّ مليم تَتْركُة لي. |
| Ana yemeğim, Bogart spesiyal olsun, içinde her şey olsun küf dahil. | Open Subtitles | لوجبتي الرئيسيةِ , بوجارت خاصّ بكُلّ شيءِ، بضمن ذلك القالبِ. |
| Kan testinden önce, sana her şeyi anlatmalıyım. | Open Subtitles | قبل فحصِ الدَمّ، يَجِبُ أَنْ أُخبرَك بكُلّ شيءَ. |
| her şeyi düşünüyor, ancak masayı temizlemiyor. | Open Subtitles | تُفكّرُ بكُلّ شيءِ، لكن لَيسَ لتنظيف المنضدةِ. |
| tüm saygımla efendim, bu konuda kayıtsız şartsız sorumluluğu üstlenmeden bana kendi adamlarımı vurmayı emretmeye hakkınız yok. | Open Subtitles | بكُلّ الإحترام، لَيْسَ لَكَ حقُّ أن تامرني بقَتْل رفاقي مالم تكن مستعدا لتَحَمُّل المسؤوليةِ الكاملةِ عن هذا. |
| Kutsal Kural'a karşı tüm olası itaatsizlikler için ... kendimi suçluyorum. | Open Subtitles | إنّي أُدين نفسي بكُلّ عيب و قصور ممكن .. ضدّ الأوامر المقدّسة. |
| Burası modern toplumun tüm zevklerini tattıracak şekilde dizayn edildi. | Open Subtitles | هذا المكانِ صُمّمَ بكُلّ مُتَع الحضارةِ الحديثةِ. |
| bütün saygılarımla Komutanım, poponuz hariç. | Open Subtitles | بكُلّ الإحترام المُسْتَحق، القائد العالي، عقب خارج. الأمن مجالي. |
| Demek istiyorum ki, anlarsın bütün bu olanlar yüzünden fıttırmak üzereydim. | Open Subtitles | كَمْ أنا كُنْتُ نوع مِنْ خَافَ بكُلّ ذلك. |
| Varaka'nın söylediklerini dinleyen Hatice, kocasının bütün anlatttıklarına inandı. | Open Subtitles | على الرغم مِنْ تحذير إبنِ عمها، خديجة آمانت بكُلّ ما أخبرَها به زوجها |
| - Sorun nedir Roz? Bu kadar yakışıklı görünce kendini kontrol edemeyeceğini mi düşündün? | Open Subtitles | الخائف أنت لَنْ تُسيطرَ على نفسك بكُلّ هؤلاء الرجالِ الوسيمينِ؟ |
| Bu kadar şeyi senin yaptığına inanamam. Yani... | Open Subtitles | أنا لا أَستطيعُ إعتِقاد بأنّك تَمْرُّ بكُلّ هذا الجُهد وأنت ما عِنْدَكَ معارضُ. |
| Frasier, dürüstlükten bahsediyorsun ama bu konuda doğruyu söylememeyi nasıl açıklıyorsun? | Open Subtitles | لذا، فرايزر، بكُلّ كلامكَ حول الأمانةِ، كَيفَ تُبرّرُ تَزييف هذا الشيءِ؟ |