| Doğa, öyle yaratıklarla doludur ki bazıları hayatta kalmak için diğerlerini öldürmeye çalışırken bazılarıysa, hayatta kalmasını sağlayacak olanların ölümünü engellemeye çalışır. | Open Subtitles | الطبيعة مأهولة بمخلوقات إما تحاول قتل شيء يريد البقاء, أو تحاول تجنب القتل, من شيء يحتاجها للبقاء. |
| Kalbimi ismi neşe ve umut olan belirsiz yaratıklarla doldurdun. | Open Subtitles | لقد ملأتيه بمخلوقات غير معروفة كان إسمهما الفرح |
| Avlarını saptamak için su yüzeyini radar çanağı gibi kullanan yaratıklarla tanışacağız. | Open Subtitles | سنلتقي بمخلوقات تستخدم سطح الماء كــ صحن الرادار لتكشف عن فريستها |
| Ve dünya, doğumda hayatta kalmak için çok küçük ve uygun olmayan bu nedenle ölmeden önce hızlı bir şekilde bir eş bulmak zorunda olan erkek fener balığı gibi yaratıklarla dolu. | TED | والعالم مليء بمخلوقات مثل ذكر السمك الصياد، وهو صغير للغاية ويصعب بقاؤه على قيد الحياة أثناء الولادة بحيث أنه عليه أن يجد شريكا بسرعة قبل أن يموت. |
| -Peki neden... odamın bu tür yaratıklarla çevrili olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرف لما أحيط نفسي بمخلوقات كهذه؟ |
| Her yer olağanüstü yaratıklarla dolu. | Open Subtitles | ملئ بمخلوقات غريبة |
| Minik ve olağanüstü yaratıklarla dolu. | Open Subtitles | تعجّ بمخلوقات صغيرة مذهلة |