| Yok artık. Yalan söyleyemiyorsa nasıl röportaj yapacak? | Open Subtitles | مستحيل كيف لشخص لا يمكنه الكذب أن يقوم بمقابلات |
| Ama ben röportaj yapmam. Hiç yapmadım, yapmam da. Öğle yemeğine ne dersin? | Open Subtitles | لكن من المحزن أننى لا أقوم بمقابلات شخصية لم أفعل ولن أفعل فقط أتناول الغداء |
| Üzgünüm ama şef röportaj yapmayacak. | Open Subtitles | آسفة ، لكن الرئيس لن يقوم بمقابلات صحفية |
| Çok sevdiğim bir arkadaşım Palm Beach'teki malikânesinde röportajlar yapar. | Open Subtitles | صديقة عزيزة علي تقوم بمقابلات وظيفيه في مقرها في بالم بيتش |
| Çok sevdiğim bir arkadaşım Palm Beach'te, ünlü insanlarla, malikanesinde röportajlar yapar. | Open Subtitles | صديقة عزيزة علي تقوم بمقابلات وظيفيه في مقرها في "بالم بيتش" |
| Kendimi senin yerine koydum, ...görüşmelere gittim ve fark ettim ki, ...odayı karamsarlıkla dolduruyorum. | Open Subtitles | كنت بمكانك وذهبت بمقابلات عمل وأدركت أني أملأ الغرفة باليأس. |
| Yeni sekreterlerle bu sabah görüşmelere başladığını duydum. | Open Subtitles | سمعت انك ستقوم بمقابلات البدلاء هذا الصباح |
| Hatırladığım kadarıyla bazı hukuk firmalarıyla asistanlık işi için görüşüyordun, | Open Subtitles | الآن ، آخر ما أتذكره كنت تقومين بمقابلات عمل من أجل الحصول على عمل مساعدة |
| Benim gibi en az bir yıl harcayarak yüzlerce saat gözlem yaptılar, araştırdıkları insanlarla birlikte çalıştılar ve bizzat Mülakat yaptılar. | TED | مثلي، أمضوا سنة على الأقل ومئات الساعات في المراقبة، والقيام بمقابلات والعمل في كثير من الأحيان جنبا إلى جنب مع الأشخاص الذين درسوهم. |
| Ya da röportaj verildiği bir programda görmüş olmalı. | Open Subtitles | وإلا إنها شأهدت أحدى تلك العروض التي تقوم بمقابلات عليها الآن. |
| Hissedarların gönlünü rahatlatmak için kurul benden röportaj yapmamı istiyor. | Open Subtitles | المجلس يحتاج منى أن أقوم بمقابلات لإراحة عقول المساهمين |
| Seçim gününde ortalama Amerikan seçmenleriyle röportaj yapıyorum. | Open Subtitles | أنا أقوم بمقابلات مع متوسط الناخبين الأميركيين في يوم الانتخابات |
| Evet, şu an röportaj vermenin sadece zarar olacağını düşündüm. | Open Subtitles | أجل، شعرت أن القيام بمقابلات في هذا الوقت سيعطي نتائج سلبية فقط |
| İşin püf noktası empati. Çünkü insanlar hayatları hakkında bir takım sorular sorulmasını isterler, böylece gerçekte kim olduklarını, nasıl o noktaya geldiklerini dürüstçe anlatabilmeyi arzu ederler. Size bu tür sorular sormanızı tavsiye ederim, röportaj yapmasanız bile. | TED | الأساس هنا هو التعاطف لأن كل منَّا في حياتِه ينتظر من يسأله أسئلة معينة ليُظهروا بصراحة حقيقة ما هم عليه و كيف أصبحوا كذلك، و أنا أنصحكم بذلك أيضاً، حتى لو لم تقوموا بمقابلات. |
| Çok sevdiğim bir arkadaşım Palm Beach'te ünlü insanlarla, malikanesinde röportajlar yapar. | Open Subtitles | صديقة عزيزة علي تقوم بمقابلات وظيفيه "في مقرها في "بالم بيتش |
| Hetty'nin yeri için görüşmelere başlayacağım eğer sen de düşünürsen. | Open Subtitles | سأقوم بمقابلات شخصيه مع بديل "هاتي" أن كُنتَ تفكر في ذلك المنصب. لا. |
| Yeni sekreterlerle bu sabah görüşmelere başladığını duydum. | Open Subtitles | سمعت انك تقوم بمقابلات لبديلات اليوم |
| Hatırladığım kadarıyla bazı hukuk firmalarıyla asistanlık işi için görüşüyordun, | Open Subtitles | الآن ، آخر ما أتذكره كنت تقومين بمقابلات عمل من أجل الحصول على عمل مساعدة |
| - Mülakat yapıyorum. | Open Subtitles | أنا أقوم بمقابلات |