| Şansımızı zorlamayalım. gitmeliyiz. | Open Subtitles | من الأجدر أن لا نندب حظّنا، يحسن بنا الذهاب |
| Tabii. Şimdi gitmeliyiz. Seni gördüğüme sevindim. | Open Subtitles | صحيح , حسناً , ينبغي بنا الذهاب , كان من الرائع رؤيتك |
| Şimdi yukarı çık ve giyin, bir saat sonra kiliseye gitmeliyiz. | Open Subtitles | والآن, إصعد وغيّر ملابسك, يجدر بنا الذهاب للكنيسة بغضون ساعة. |
| - Ama bir sorun yok, gidebiliriz. | Open Subtitles | لكني أعتقد أنه يجدر بنا الذهاب. |
| İptal ederdim ama önümüzdeki hafta Cannes'a gidiyor... yani düşündüm ki, Chili ve ben buluşmaya gidebiliriz. | Open Subtitles | لكنه سوف يذهب إلى "كانيس" الأسبوع القادم. لذا، أظن أنا و (تشيلي) يجدر بنا الذهاب. |
| Bu gece geldiğiniz için teşekkürler millet, ama Gitsek iyi olacak. | Open Subtitles | أشكركم على الحضور الليلة لكن يجدر بنا الذهاب |
| Herhangi bir korku algılama ise Tamam, bu benim olurdu. - Ben Gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | حسناً ، إذا كنتِ تشعرين بأى خوف سيكون خوفى أنا ، أظن أننا يجدر بنا الذهاب |
| İsveç Konsolosluğu'na gitmeliyiz. | Open Subtitles | يجدر بنا الذهاب إلى السفارة السويدية إنها الأقرب |
| Bak... yarım saatliğine park ettim, gitmeliyiz. | Open Subtitles | أنظري، لديّ مهلة 30 دقيقة، لركن السيارة، يجدر بنا الذهاب. |
| Eğer bağış içinse kesinlikle gitmeliyiz. | Open Subtitles | حسناً، إذا كان لجمع التبرعات فيجدر بنا الذهاب. |
| Belki senle ben daha sakin bir yerlere gitmeliyiz. | Open Subtitles | لربما يجدرُ بنا الذهاب لمكانِ أكثر خصوصيّة. |
| Belki de bu, kullan at daireye gitmeliyiz. | Open Subtitles | ربما يجدر بنا الذهاب إلى تلك الشقة المؤقتة. |
| Onu öylece bırakamayız. Biz de onunla gitmeliyiz. | Open Subtitles | لا يسعنا تركهُ يغادر بمفردهِ يجدر بنا الذهاب معهُ. |
| Burada çok fazla kaldık. gitmeliyiz. | Open Subtitles | لقد أمضينا فترة طويلة هنا، يجدر بنا الذهاب. |
| Doktor, gitmeliyiz. Çok geç kaldık. | Open Subtitles | دكتور يجدر بنا الذهاب نحن متأخرين جداً |
| İptal ederdim ama önümüzdeki hafta Cannes'a gidiyor... yani düşündüm ki, Chili ve ben buluşmaya gidebiliriz. | Open Subtitles | لكنه سوف يذهب إلى "كانيس" الأسبوع القادم. لذا، أظن أنا و (تشيلي) يجدر بنا الذهاب. |
| - Belki şu istediğin Puerto Vallarta gezisine de gidebiliriz. - Şimdi de bana rüşvet mi teklif ediyorsun? | Open Subtitles | ربما يجدر بنا الذهاب في تلك الرحلة إلى (بويرتو فايارتا) |
| Ama Gitsek iyi olur. Bir ses duydum. Annen olabilir. | Open Subtitles | ولكن ربما يجدر بنا الذهاب لقد سمعت صوت، هل من الممكن انها امك ؟ |
| Cuma akşamı bowlinge Gitmemiz gerekiyor biliyorum ama ama bir arkadaşımın Flyers maçına cam kenarından bileti varmış. | Open Subtitles | مهلاً، اسمعي، أنا أعلم من المفترض بنا الذهاب إلى صالة البولينغ ليلة الجمعة، لكن صديقي لدي تذاكر على الزجاج |