| Tüm aletlerimizi kapatalım gibi bir öneride bulunmuyorum, sadece onlarla, birbirimizle ve kendimizle daha bilinçli bir ilişki kuralım diyorum. | TED | أنا لست أقترح أن نبتعد عن أجهزتنا، فقط أن نطور علاقة بوعي ذاتي أكثر معها ومع بعضنا البعض ومع أنفسنا. |
| Parçalı, geçici görüntüleri bir araya getiriyordum, bilinçli olarak ipuçlarını inceliyor, hiçbir şey görmeyene dek, dağınık dürbünün içerisinde bir mantık arıyordum. | TED | جمعت صورا مبعثرة ، صورا عابرة، حللت الدلائل بوعي بحثت عن بعض المنطق في مشهدي المتداعي حتى لم أعد أرى شيئا أبداً. |
| Kompülsif yani zoraki olan ve bilinçli olarak direnemediğimiz rahatsız dürtüler. | TED | بمعنى، السلوكيات التي هي قسرية إجبارية عن طريق الرغبات غير المريحة لا تستطيعون مقاومتها بوعي. |
| Kimi zaman, sosyal statü için yapılan bilinçli ya da bilinç dışı bir girişim oluyor. | Open Subtitles | في بعض الأحيان، بوعي أو بغير وعي لمحاولة الوصول على المركز الاجتماعي |
| Raiderlar karmaşık olmayan bir bilinç ve hayatta kalma içgüdüsüne sahip eğitimli hayvanlar gibidir. | Open Subtitles | مركبات السيلونز مثل حيوان مدرب بوعي اساسي وغريزة البقاء |
| Sabah uyanır ve günümü, olmasını istediğim gibi, bilinçle yaratırım. | Open Subtitles | استيقظت في الصباح و بوعي أكوّن يومي : بأني سأكون سعيداً |
| Acı çektiğimizde, bilinçli olarak acı çekiyoruz; zihinsel hastalık veya acı dolayısıyla. | TED | وعندما نعاني، نعاني بوعي سواء من خلال المرض العقلي أو الألم. |
| Bir diğer örnekle, beynin bilinçli deneyimleri değiştirmek için ne kadar hızlı bir şekilde yeni tahminler üretebildiğini görelim. | TED | إليك مثالٌ آخر، يوضح مدى سرعة العقل في استخدام تنبؤات جديدة لتغيير ما نختبره بوعي. |
| Kilit nokta buna bilinçli yaklaşmak. | TED | العامل الأساسي هو أن تبدأ العمل عليها بوعي. |
| Bu fikrin üçüncü bileşeni ise bilmemek, bilinçli olarak kendinizi geriye itmek. | TED | القسم الثالث هو عن فكرة عدم العلم، من وضع نفسك بوعي إلى الوراء. |
| Davranış kuralları onları bilinçli bir şekilde kullanmamız için var. | Open Subtitles | فقواعد السلوك وجدت لنا لكي نستخدمها بوعي |
| Teknik olarak birkaç dakika ölmüştü. bilinçli olarak bu olayla yüzleşmedi. | Open Subtitles | كانت ميّتة إكلينيكياً لبضع دقائق لم تتعامل مع هذا بوعي |
| "Hücresel hafıza", verici dokusundaki enerji ve bilginin alıcıya, bilinçli veya bilinçsiz olarak, nasıl transfer edildiğini açıklar. | Open Subtitles | إنها تشرج كيف يمكن للطاقة والمعلومات أن تنتقل بواسطة العضو المزروع بوعي أو غير وعي الشخص المتبرع له |
| Rüyaları bilinçli olarak yönlendirmenin bir yolu olmalı. | Open Subtitles | يجب أن يكون هناك بعض الطرق من التلاعب بوعي الأحلام. |
| Hayır, bana bilinçli olarak bir şey öğretmediğini biliyorum. | Open Subtitles | اجل , اعلم بأنك لاتحاول تعليمي بوعي اي شيء |
| Bu nedenle bunu formüle etmenin bir yolu, insan zihni dakikada milyonlarca bilgi parçacığını alabilir, bilinçli olarak bunun yaklaşık 40'ının farkındadır. | TED | توجد طريقة واحدة لصياغة ذلك, ان العقل البشري قادر على اخذ ملايين الاجزاء من المعلومات في دقيقة واحدة, بينما ما يدركه بوعي هو حوالي اربعين. |
| Şu, bilinç sahibi bir makine icat ettiysem, insan değilim. | Open Subtitles | الجملة التي تقول إن اخترعت آلة بوعي فلست بشرًا بل إله |
| Hepimiz tek bir bilinçle bagli ve suurlu olacagiz. | Open Subtitles | جميعنا واعين ومتصلين بوعي واحد |