| Bu kadar yeter, Buck Hannassey. Artık gitsen iyi olur. | Open Subtitles | ذلك كافى، بوك هاناسى أعتقد أنك من الأفضل أن ترحل |
| Bilirsin Buck, ben ve iyi şans birbirine hep yabancıydı. | Open Subtitles | أوه، جحيم، بوك. تَعْرفُني و الحظّ السعيد كَانَ دائماً للغرباءَ |
| Bu bir rüya, rüya. Uyanınca, yine Yeo Yool Bok olacağım. | Open Subtitles | هذا مجرد حلم مجرد حلم عندما استيقظ ساكون يو يول بوك |
| Alıcı adı, Ko Geyong Bok. Adres, Seul Yangcheon, Shinjeong-dong! | Open Subtitles | اسم الطُعم هو كو كيونغ بوك العنوان، يانغ تشون في سيؤول، شين جونغ دونغ |
| Eğer bela çıkarırsan, kalan herkesi şerif yardımcı yaparım, Bock. | Open Subtitles | ولو سببت لي أي مشاكل يا بوك سانوب عنهم جميعا |
| Şef! Bir kap da Sok Pal Book yapsak nasıl olur? | Open Subtitles | يا كبير الطباخيين ، ماذا تعتقد بشأن تفريغ صناديق طعام بال بوك ؟ |
| Quinn hamile ve babası Puck ama Quinn bebeğini, hamile olmayan ve öyleymiş gibi davranan Terri'ye vermeye karar verdi. | Open Subtitles | كوين حامل والاب هو بوك لكن كوين قررت تتخلى عن الطفل لتيري التي تتدعي الحمل |
| Senin için Buck Hannassey'nin yolunu keseriz. | Open Subtitles | نحن سنقطع بوك هاناسى لك ويمكنك أَن تستقر معه بنفسك |
| Buck Hannassey'nin seni hırpaladığını fark etmemiştim. | Open Subtitles | أنا لم أُدرك أن بوك هاناسى كان ذلك في العراء عليك |
| O ve Buck Hannassey karşılaştığında neler olacağı üzerine bütün bölge bahse giriyor. | Open Subtitles | فى البلدة سيكون رهان على ماذا سيحدث عندما يكون هو و بوك هاناسى فى المعركة الاخيرة |
| Buck Hannassey onu yolda dövmeye kalktı. Elinde şansı varken bir şey yapmayı reddetti. | Open Subtitles | بوك هاناسى ضربه على الطريقِ وهو رفض أَن يفعل أيّ شئ حول ذلك |
| O sersem Buck Morton neye bakıyor? | Open Subtitles | بحق الجحيم في ماذا يحدق ذلك الخاسر بوك مورتن؟ |
| Von Bok' u Birinci ve Altıncı Tank Tümenlerinin başına getiriyorum | Open Subtitles | انني امنح فان بوك ,قيادة الوحدة الاولى و السادسة للمدرعات |
| Kimse hatırlamasa bile ben o gece oraya tırmanan Park Jung Bok'un Kore dağcılık tarihinin en yalnız ama en iyi dağcısı olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | حتّى لو كانَ لا أحد يتذكر ذلك، أنا واثق بأنّ تسلّق بارك جونغ بوك في تلكَ الليلة، لم يكنْ الأكثر وحدةً فحسبْ، |
| Park Moo Taek, Jeong Jae Hun, Park Jung Bok. | Open Subtitles | بارك موو تايك، جيونغ جاي هون، بارك جونغ بوك. |
| Gidelim. Gidip Moo Taek, Jung Bok ve Jae Hun'u bulup onları eve getirelim! | Open Subtitles | لنذهب، سوف نجدُ موو تايك وجونغ بوك وجاي هون. |
| Kaseti izledin.. Sadece Şerif Bock görünüyor. | Open Subtitles | لقد رأيت الشريط كل ما تراه هو الشريف بوك |
| Benim ve annesin olduğu bir fotoğrafı Book'a koymuş. | Open Subtitles | وضعت صورة لي و لوالدتها على الــ البوك انه ليس بوك. |
| İnsanlıktan çıkaran uyuşturuculardan bahsetmişken, bu arkadaşım Puck. | Open Subtitles | بالحديث عن المخدرات المهينة للبشرية، هذا صديقي "بوك". |
| Man-bok, beni kasabaya götürebilir misin? | Open Subtitles | مان - بوك ، هل تستطيع أن تأخذني إلى البلدة ؟ |
| Karşınızda, eski Facebook üretim müdürü ve yazarı, Antonio García Martínez. | TED | هنا يحدثنا الؤلف ومدير الإنتاج في فيس بوك أنطونيو جارسيا مارتينيز |
| Bunun karşıt görüşü nedir 'e'li Bayan Booke? | Open Subtitles | البقاء و هذا يضعف الرغبة لدى الفقراء كيف تردين على هذا آنسة (بوك) بـ إي؟ |
| John Jumper'ı, Chilly Mclntosh'u Buffalo Hump'ı Jim Pock Mark'ı ve beni. | Open Subtitles | (جون جامبر) و (تشيلي ماكلنتوش) (و (بافلوا هامب و (جيم بوك مارك) ثم أنا |
| Han Hee Buk, geçen yıl kaza geçirene dek Ri Ok Soon'un evinde yaşıyordu ve sonra yakınlaşıp evlenmeye karar verdiler. | Open Subtitles | ..مقطوعين عن العالم الى يوما هذا هان هيو بوك بسبب الحادثة التي تعرض لها هان هوي بوك |
| Ayrıca, oldukça ilginç bir şey bulduk, bir insan ne kadar az uyku alırsa, Facebook'u kontrol etme eğilimleri de o kadar artıyor. | TED | ووجدنا أيضًا وبشكل غريب، أن نوم الشخص لساعات قليلة يصاحبه ازدياد الساعات التي يقضيها على فيس بوك |
| 'Beni Facebook'a ekle. Sonra belki bir şeyler içmeye gideriz.' dedi. | Open Subtitles | قالت أضفني في الـ فيس بوك ثم يمكننا الخروج والشرب لاحقاً |